592 syf.
8/10 puan verdi
Talat Paşa, İttihat ve Terakki'nin en önemli yöneticilerinden. Ermeni Tehciri konusunda yapmış olduğu Müdaafam dışında kendi ağzından yazılmış bir eseri ya da hatıratı bulunmamakta. Tevfik Çavdar bu büyük örgüt ustasının biyografisini kendisine yakışır şekilde kaleme almış. Genel olarak Talat Paşa nezninde Cumhuriyet'le hesaplaştığı satırları
Talat Paşa
Talat PaşaTevfik Çavdar · İmge Kitapevi · 200114 okunma
336 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 5 days
Düşenin dostu olmaz
Kitabın yazarı Şerif Ali Haydar efendinin eşi tarafından (Eşi İngiliz asıllı) akrabası. Kendisi de aynı dönemlerde yaşamış ve Türkiye'de görev almış bir İngiliz Subayı. Bir İngiliz gözünden İhanetler, rüşvetler, siyasi oyunlar, savaşlar Osmanlının son yüzyılına bakmak isterseniz doğru yerdesiniz. Not: Osmanlının son 200 yılı adamı dert sahibi yapar. Kitaptan aldığım bazı notlar: 1- Kitapta yazar Sultan Abdülhamid için "Abduşşeytan" diyor. Bir İngiliz Subay'ının Sultan Abdülhamid için böyle demesi bile ne kadar büyük bir sultan olduğunu anlamak için yeter. 2- Yine yazarımız maalesef memleketimiz için her türlü hainliği ve ahmaklığı yapmış, Kurtaracağız diyerek göreve gelip bir yıl geçmeden İmparatorluğu parçalayan, kanlı idamlar, basın yasakları çıkaran Jön Türkler ve devamı İttihatçılar içinse "Acemi olmasalar aslında iyi çocuklar" diyor. 3- Düşenin dostu olmaz. O yüzden Araplar bize ihanet etti sözleri lafı güzaf. Kitapta bu durumu iyice anlıyorsunuz.
Reklam
160 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 3 days
MAHUR BESTE ÜZERİNE
"Asıl dava, derin bir şekilde yaşamak ve kendi kendisini gerçekleştirmek, ölümlü hayata kendi çeşnisini vermekti." Kitapta beni sayfaya mıhlayan cümle bu oldu. Gelelim bu cümlenin kime ithafen söylendiğine. Behçet, soylu aileden gelen fazlaca çalışkan, dürüst biri olmasına karşın görenleri acındıracak derecede saf, mahcup, çocuksu bir
Mahur Beste
Mahur BesteAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 20196.4k okunma
504 syf.
5/10 puan verdi
Amerikalı çocuklar-gençler için yazılmış, kısaca dünya tarihinden bahseden faydalı bir kitap. Ama bir Türk genci olarak tarihimizde koskoca bir yeri olan bir adamdan -herhalde kuyruk acısından olacak- bahsetmemiş. Eh, Atatürk'ü kast ettiğimi anlamışsınızdır umuyorum. Çünkü Abdülaziz'in İttihatçılar tarafından nasıl suikaste gittiğinden bile bahsedilmiş. Bu eksikliği vurguladıktan sonra genel görüşlerimden bahsedebilirim. Dediğim gibi, kısaca özet niteliğinde olduğu için faydalı bir kitap olmuş. En azından çocuk ayağı kalkıp tarihe yöneldiği zaman, dümensiz gemi gibi sağa sola savrulmayacak; gidişattan bir haber değil. Yola koyulabileceği bir limanı var. Çevirmen de işinde gayet iyi, düzgün bir Türkçeyle çevirisini yapmış. Ama daha az taraflı bir şekilde yazabilirdi yazar bu kitabı. Bütün kıtaların tarihini de güzel vermiş bence, genelde dünya tarihinden bahsederken Antartika dünya üzerinde değilmişçesine bahsetmezler. Faydalı, tutarlı ve sistematik bir kitap. Düşüncelerim onda altı olumlu yönde. Bir puan da Amerikan propagandasından gitti. Size iyi okumalar dilerim.
Dünya Tarihi 4. Cilt
Dünya Tarihi 4. CiltSusan Wise Bauer · Say Yayınları · 201681 okunma
Yirminci yüzyılın başlarında, Osmanlı anayasasının (kanun-u esâsi) Araplar'a sunduğu ümit, "Jön Türkler"in tüm unsurların Turan potasında Türkleştirilmesini amaçlayan tehlikeli programlarını sunmalarıyla birlikte sükût-u hayale dönüşünce, Türkler'e karşı duyulan öfke artmaya başlamıştı. Böylece Arap hareketi şiddetini artırdı ve elit tabaka, Arap milliyetçiliği davetçilerinin Osmanlılar ve İttihatçılar'a karşı açıkça cephe alma çağırısına kadar, gizli cemiyetler kurmaya yöneldi.
Sayfa 13 - Selenge Yayınları
“... Babam imparatorluğu kırk yıl boyunca idare eden ağabeyi Sultan Abdulhamid’in ‘ İngiliz dostluğu, Fransız yakınlığı’ politikasını benimsemişti. Esasen çözülmüş ve zayıflamış olan imparatorluğu toparlayıp dağılmaktan kurtarmak için amcam Abdülhamid , kendi tabiri ile ‘Ali’nin külahını Veli’ye , Veli’nin külahını Ali’ye giydirmekle otuz yıldır canım çıktı. Öyle kurtardık.Adamlar -yani İttihatçılar - kimseye danışmadan , hatta kendi aralarında bile istişare etmeden sanki yağma varmış da geç kalınacakmış gibi Balkan Harbi’ne ve arkasından Birinci Cihan Harbi’ne ve Alman dostluğuna kapılarak maceralara atıldılar ve bu hale getirdiler! Yazık değil mi?’ derdi....Babam da bu siyasetin taraftarı idi ve yazık ki tahta çıktığı zaman iş işten geçmişti ...( Sultan Vahideddin’in kızı Sabiha Sultan )
Reklam
Genç Osmanlıların ardından gelen nesillerde çok sayıda Osmanlı liberali bulunduğundan, Osmanlı liberalleri ile Jön Türk hareketi içinde ortaya çıkan ITC hizbi arasındaki çatlak, 1908'deki İkinci Meşrutiyet dönemine kadar devam etmiş ve akabinde uzun bir süre boyunca gelişimini sürdürmüştür. Benim iddiama göre 20. yüzyılda muhalefetin doğuşu, tam da bu çatlağa dayanmaktaydı. Genç Osmanlılar ile Osmanlı liberallerinin sonraki kuşakları genellikle seçkin İstanbul Osmanlı bürokrasisi ailelerinin mensuplarıydılar ve Fransa hayranıydılar. Öte yandan ITC'ye öncülük eden isimlerin pek çoğu ya Balkanlar'da doğmuşlardı ya da Rusya'dan gelen göçmenlerden oluşuyorlardı ve dolayısıyla daha mütevazı kökenlere sahiptiler. Bu kişiler genellikle 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Alman etkisi altındaki Osmanlı askerî akademilerinde eğitim görmüşlerdi. Bana göre Jön Türklerin meşrutiyet yanlılığı temelindeki koalisyonu, İttihatçılar ve onlara karşı çıkanlar şeklinde parçalandıkça muhalefetin ifade ettiği anlam da değişmiştir. Muhalefet kavramı bir süre sonra tahayyül edilen bir meşrutiyet rejimine ait teorik bir ideal olmaktan çıkıp, 1908 sonrasında ITC'ye karşı gelen Osmanlı liberallerinin yanı sıra dinî şahsiyetler ve diğer gelenekçi unsurlar gibi gruplarla ilişkilendirilen bir kavram hâline gelmiştir.
1913'te Siirt'te Hizanlı Şah Şehabettin, Abdülhamid'in hal'i ile sonuçlanan Meşrutiyet rejimine karşı ayaklanmış ve bu ayaklanma İttihatçılar tarafından bastırılarak Şeyh ile birlikte birçok insan idam edilmiştir. II.Meşrutiyet'in ilanına en şiddetli tepki Berzencilerden ve onlarla olan aşiretlerden gelmiştir. Abdülhamid rejimine son verilmesiyle birlikte, bu sistemin kendilerine sağladığı ayrıcalıkları kaybedeceklerini anlayan ve kısmen de bu dönemde oluşan iktidar boşluğunu değerlendirmek isteyen Şeyh Said Berzenci isyan etmiştir. Ancak Said Berzenci bir İttihatçı komplosu ile önce Musul'a davet edilmiş ve orada halkın galeyana gelmesi sonucu linç edilerek ortadan kaldırılmıştır. Bu olaylar İttihatçıların ve Cumhuriyetçilerin yöntemlerinin Abdülhamid'in yöntemlerinden farklı olduğunu ortaya koymaktadır. Şüphesiz yöntemlerdeki farklılık amaçlardaki farklılıklarda kaynaklanıyordu. O gün için iktidarı ellerinde tutan İttihatçı veya Kemalist kliklerin İslam birliği gibi hedefi yoktu. Devleti hızla Türk kimliği üzerine kurulu bir ulus-devlete dönüştürüyorlardı ve olabildiğince batıcı, rasyonel ve seküler bir fikir dünyaları vardı. Buyüzden onlar için birilerinin Seyyid olması, ailesinin Sadat-ı Berzenci namıyla onurlandırılmış olması ve soyunun temizliği çok fazla da önemli değildi. İttihatçıların dünyasında en kutsal kavram artık "devlet" ti. Abdülhamid devleti belki de din için yaşatmak istyordu, İttihatçılar ise devlet için her şeyi, dini hatta toplumun kendisini bile öldürmeye razıydılar.
Sayfa 414 - NûbiharKitabı okudu
464 syf.
4/10 puan verdi
·
Read in 8 days
Atatürk ve Milli Mücadele dönemi tarihçilerinden ilk akla gelen isimlerden biri kuşkusuz
Sinan Meydan
Sinan Meydan
’dır. İki sene önce okuma grubumuzla
Akl-ı Kemal
Akl-ı Kemal
serisini hayran kalarak okumuştuk. Büyük beklentilerle okumaya başladığım “Sarı Paşam” kitabı maalesef beklentilerimi karşılamadı. Bir romanda başkahraman Atatürk’se, sadece gençlik yıllarından bahsedilse bile beklenti yüksek oluyor. Olayların betimlenmesi, tekrarlar ve olayların sürekli Atatürk’ün gönül ilişkilerine kayması hoşuma gitmedi. Kitabın son sayfalarında Atatürk hakkında neredeyse tek bir kelime yoktu. Ayrıca 12. baskıya girmiş bir kitapta bu kadar çok yazım hatası olması çok kötü. Romana gelecek olursak; roman doğal olarak Atatürk’ün hayatı üzerine ilerliyor. İlk sayfalarda 1430’lu yıllarda Selanik’in fethi anlatılıyor. Sonrasında 1881 yılı Atatürk’ün doğumuna geçiyor. Atatürk’ün çocukluğu, gençliği, okul serüveni ve gönül ilişkilerine bolca yer veriliyor. İttihatçılar ve İkinci Adbülhamit’ten bahsedilen roman 1908 İkinci Meşrutiyet ile son buluyor. Kitabı beğenmedim ve tavsiye etmiyorum. Başka okurların yorumlarını okuyunca düşüncelerimde yalnız olmadığımı gördüm. Daha iyi kitaplarda buluşmak üzere herkese keyifli okumalar dilerim.
Sarı Paşam
Sarı PaşamSinan Meydan · İnkılâp Kitabevi · 2010248 okunma
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.