Başkan; haf­tanın bir gününü Rabbine kulluk ve ahiretini hazırlamak için ayırmalıdır. Ayıracağı gün de Cuma’dır. Çünkü Cu­ma müminlerin bayramıdır. Cuma gününde öyle bir saat var ki; o saatta bir şey isteyen kimsenin Allah ihtiyacım giderir ve duasını kabul eder. Bu yapacağınız işi şuna benzetebiliriz: Sizin, kan-kocalı haftada birgiin işleriniz­ le meşgul olacak bir hizmetçiniz olsa, onlar hizmet günü­de hizmetinizde bulunmasalar, bunların yanınızdaki du­rumu nasıl olur? Kul onu (hizmetçiyi) yaratmış değil, halbuki siz Allah’ın mahlukusunuz. Ey Başkan! Gerçek­ te siz O’nun kulusunuz. Siz hizmetçinizin bu yaptığına razı olmuyorsunuz. Öyle ise Cuma gecesi oruca niyetleni­niz, perşembe gününü de buna eklerseniz daha iyi olur. Cuma günü erken kalkınız ve uygun bir elbise giyiniz. Sabah namazını cemaatla kılınız, güneş doğuncaya ka­dar konuşmayınız, yüzünüzü kıbleden çevirmeyiniz, eli­nize teşbihi alınız ve bin defa «Lailahe illellah Muham- medür-Resulullah» deyiniz. Güneş doğduktan sonra tak­dim edilen öğütleri okumalarını emrediniz. Hafızanızda kalması için her Cuma bunu okusunlar. Okuyucu okuma­yı bırakınca dört rek’at namaz kılınız ve kuşluk vaktine kadar teşbih çekiniz.
"Lord Henry omuz silkerek, 'Şu dünyada acı çekmek dışında her şeyi anlayışla karşılayabilirim,' dedi. 'Acı çekmeyi anlayabilmem mümkün değil. Acı çekmek kötüdür, çirkindir, karanlıktır. Çağımızın acıya duyduğu sempatide hastalıklı bir şeyler var. İnsan yaşamın renklerine, güzelliğine, coşkusuna sempati duymalı. Hayata dair yaralardan ne kadar az bahsedersek, o kadar iyi.'"
Reklam
Fahreddin Paşa’yı sadece memleketinin uğradığı talihsizliğin bu akıbete sürüklediğini ve böylece onu yenerek silahını elinden almış olmadıklarını çok iyi bilen düşmanlar da, teslim şeraitnamesinde kaydedildiği gibi bir esir değil, bir itibarlı misafir olarak karşılayıp, hakkında gerçekten de büyük saygı göstereceklerdir.
Sayfa 198 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Bir gruba dahil olmak ve o topluluktan atılmamak için oradaki insanlarla senkron bir şekilde yaşamak beynimiz açısından vazgeçilmez bir özelliktir. Elbette bugün böyle bir ihtiyaç elzem değil. Yani tek başına oldukça güvenli ve lüks bir hayat sürebilirsin. Fakat etrafımız ne kadar teknoloji ile çevrili olsa da sahip olduğumuz beyin ve fizyolojik altyapımız ilkel insanınkiyle hemen hemen aynıdır. Yani içinde bulunduğumuz şartlar ne kadar iyi olursa olsun, beynimiz yalnız kalmayı her zaman ölümcül bir mesele olarak görür ve bir gruba ait olmak ister. İçindeki aidiyet hissinin bu kadar güçlü olması bu gerçeğe dayanır.
Gülerken ağlamak, ağlanacak şeye gülmekten daha iyi değil mi?
Sayfa 4 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kadınsak çok gülemeyiz, özellikle de yüksek sesle gülemeyiz; ama çok az ya da kasılarak da gülmemek gerekir. Erkeksek güldüğümüzde duvarları inletmeli, ama buna karşın ne olursa olsun ağlamamalıyız. Gözlerimizin dolması bile yasaktır. Kadınlar içki içemez, erkeklerse maden suyu. Kadınlar, bir erkek kendileriyle konuşurken naz yapmalıdır; erkeklerse kadınlarla konuşmalı ama keyiflerine göre değil, ne olduklarını kimsenin bilmediği katı kurallara riayet ederek. Erkekler asla reddedilmemeli, öte yandan kadınlar erkekleri sürekli reddetmelidir. Erkekler ne pahasına olursa olsun ka­ dınların önce aklına, sonra kanına ve nihayetinde yatağına girmeli; kadınlarsa kimsenin akıllarına, kanlarına hele ya­ taklarına girmesine asla izin vermemelidir. Erkeklerin kas­ları, kadınlarınsa büyük memeleri olmalıdır; erkeklerin po­poları küçük ve sıkı, kadınlarınkiyse büyük ve sıkı olmalı­ dır. Erkekler ne yaptıklarını bilmelidir, kadınlarsa ne yap­ madıklarını. Kadınların erkeklerden daha iyi dans etmesi şarttır. Erkekler kadınlardan daha güçlüdür. Bu sebeptendir ki erkekler duyarlı olabilmeli, en azından duyarlı taklidi yapmalıdır.
Nietzsche'nin Dr. Breuer Hakkındaki Notlarından Alıntılar, 5 Aralık 1882 ... İlginç bir karışım bu adam; zeki ama kör, samimi ama bir şeyler saklıyor. Bu kandırmacanın farkında mı acaba? Ona yardım ettiğimi söylüyor. Bana övgüler yağdırıyor. Benim böyle değersiz şeylerden nefret ettiğimi anlamıyor mu? Değersiz şeylerin tenimi tırmaladığını, uykularımı kaçırdığını bilmiyor mu? Aslında verir gibi yaparak kendisi almaya çalışanlardan biri mi o da? Ona bir şey vermeyeceğim. Saygıya saygı duyanlardan mı? Kendini değil de beni mi bulmak istiyor? Ona verecek hiçbir şeyim yok! Bir dost dinleneceği bir yer aradığında ona verilecek en iyi yer sert bir yataktır!
Gerçekten önemli olan şey yaşamak değil iyi yaşamak mıdır?
"Günümüzde kültür ile eğlencenin kaynaşması yalnızca kültürün alçaltılmasıyla değil, eğlencenin zorla entelektüelleştirilmesiyle de gerçekleşir. Bu, insanın eğlenceyi artık yalnızca suret olarak, yani sinema çekimleri ya da radyo kaydı biçimlerinde tatmasından belli olur. Liberal yayılma çağında eğlence geleceğe duyulan sarsılmaz inançla, yani her şeyin aynı kalacağı, ama yine de daha iyi olacağı inancıyla besleniyordu. Bugün bu inanç bir kez daha entelektüelleştirilmiş ve öyle saf bir hale gelmiştir ki, hedeflerinin tümünü gözden yitirmiştir ve artık gerçekliğin ötesine yansıtılan altın bir zeminden başka bir şey değildir."
Sayfa 191 - Kabalcı Yayınları, Çevirmenler: Nihat Ülner - Elif Öztarhan Karadoğan, Birinci Basım: Şubat 2014Kitabı okuyor
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.