Jenny Fagan’ın toplumun bu gözden düşmüş, unutulmuş kesimini çarpıcı bir biçimde resmederek altını çizdiği gerçekler tokat gibi patlıyor. Hayatla çoktan kopmuş bağlarını küçücük ilmeklerle tekrar kurmaya çalışan bu yetişkin çocukların çıkışsızlığı, hiçbir dayanakları olmamasına rağmen büyütmeye çalıştıkları umudun ve sevginin her seferinde tırpanlanışı, ayağa her kalkmaya çalıştıklarında yedikleri darbeler insanlık değerlerimizle yüzleşmeye zorluyor.
İnsanları, rasyonel bir biçimde kendi çıkarlarını izleyen ve faydalarını en yüksek noktaya getirmeye çalışan canlılar olarak gören, “Faydacılık” akımının kurucusu Jeremy Bentham’ın icadı olan panoptikon, o dönemde doktorların, ceza hukukçularının, sanayicilerin, eğitimcilerin tam da aradıkları şeydi: Gözetlemeye dair tüm sorunları çözen, herkesi içine alan ve iktidarı da bunun tam ortasında yerleştiren dahiyane bir mekanizma.
Tokat gibi bir roman okumanızı tavsiye ederim.