“İnsanları öldüren kader, onları görebilmemiz ve gözlerimizi bu cesetlerle doldurabilmemiz için bizi de sorumlu kılıyor. Korku, alışılagelmiş korku, kaçış değil. İnsan, gerçeği kavradığı için utanıyor - işte gerçek önümüzde: Her ceset sen, ben ya da biz olabiliriz. Arada hiç fark yok. Eğer yaşıyorsak, bunu bir başkasının kirletilmiş cesedine borçluyuz. Bu nedenle her savaş bir iç savaştır. Her şehit, yaşayan canlıya benzer ve ondan ölümünün hesabını sorar.”
Büyük çaplı bir veba salgının ardından kendilerine has bazı özellikleri doğaüstü boyutta güçlenen ve ‘Seçkinler’ olarak adlandırılan bir grup insan tarafından yönetilen İlya ülkesinde, hiçbir doğaüstü yeteneği olmayan ‘Sıradan’lar, hastalık yaydıkları gerekçesiyle idama mahkum ediliyordu. Ama, Loot şehri varoşlarında yaşayan ve becerikli bir
•|İnsan, aksattığı vazifeler, işlediği kötülükler ve girdiği günahlar konusunda mesuliyeti kadere yükleyemez...
İhmallerini kaderden bilemez...
Cüz-i iradesi olduğu için ihmal ettiği görevlerinde sorumluluk insana aittir...
İnsan bu sahnelerde,
"Bu hatayı ben işledim, bu kötülüğü ben yaptım, ben ihmal ettim..." demek zorundadır...
İşte bu gibi sınır aşımları yapılmadığı müddetçe "Her şey Allah'tandır..." demek bir fazilettir...
İman, kişinin ruhunu eylem için düzenler ve güçlendirir. Tek ve değişmez hakikate sahip olmak ve kendi haklılığından asla şüphe etmemek; ister Tanrı, kader veya tarihin yasası olsun, gizemli bir güçle desteklendikleri duygusuna kapılmak; karşıt fikir sahibi olanların yürüyen kötülülük olduğu ve mutlaka ezilmeleri gerektiğine kani olmak; kendini reddedip vazifeye adamak -işte tüm bunlar herhangi bir alanda kararlı ve acımasız eylemlere geçmek açısından takdir edilesi niteliklerdir.
İşte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ, geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye hamurdanıp dururuz.
İşte kader hep böyle davranır ve bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için eline çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizler ise hâlâ, geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikâye, diye homurdanıp dururuz…
Yazarın kalemiyle tanışma kitabım oldu. Daha ilk hikayede beni içine çeken kitap altını çizdiğim cümlelerle beni çok etkiledi. Kendi anılarından yola çıkarak kızına hitaben tüm kız çocuklarına yazmış kitabı. Öyle güzel bir anlatımı var ki duyguyu hissediyorsunuz. Ve öyle ki tek seferde okuyup kenara atmak istemeyeceksiniz. Kitap 138 sayfa ama 500 sayfaya bedel bir anlatımı var. Diğer kitaplarını da merak ediyorum.
O kadar altı çizili cümle var ki sizin için seçtiklerim.
#alıntılar
"Haksızlığa uğradığımda hakkımı almayı, haksızlık yaptığımda özür dilemeyi okuyarak öğrendim. Okumak sadece öğretmiyor, dönüştürüyor sizi bugünkü halinize getiriyor."
"Derler ki çocuklara masallar onları uyutmak için büyüklere masallar uyandırmak için anlatılır."
" Oysa feda ettiğiniz şeyler asıl resmi çizmeniz için karaladığınız müsveddelerdi."
"Çocuk sesi kayıp notadır, şarkıların melodileri bu yüzden dinlendirmez beni. Evlat sesi bestelenmemiş saf bir melodidir, benim için."
"Bir tek kader ağlayana gülermiş."
" Siz gözyaşınızı Allah'a saklayıp ağlayın."
"Gözler ağlarken aşikar olmaz sırrı kalbin. Bu dünya seferinin yakıtıdır gözyaşı, nereye gitsen seni taşır. Bunca acı hikayeyi yoksa bu beden nasıl taşır?"
"Mesul'üz işte her nefesimizden, bilmediklerimiz kadar bildiklerimizden, güldürmek varken ağlattıklarımızdan, anlamayanlara anlattıklarımızdan, aldanışlarımızdan... Mesulüz ki aldattıklarımızın vebalini hiçbir gözyaşı telafi etmiyor. Kul hakkı ancak kulun önünde ağlayıp merhametine seslenince Allah'ın merhameti tecelli ediyor."
Anne SözüSadiye Erol Aykaç · Nesil Yayınları · 202398 okunma
SPOİLER İÇERİR!
On sekizinci yüzyılın aile yaşamını, sosyal hayatı, aşkı romantik bir şekilde ele almış Jane Austen. Romanı okurken o dönemlere gidiyorsunuz, Bennet ailesinin bir parçası oluveriyorsunuz. Beş kız kardeşle birlikte yaşıyorsunuz; onlarla yiyip içiyor, kitap okuyor, balolara hazırlanıyor, dans ediyor, piyano
Ne dersek diyelim, Avrupa penceresinden uzak kalmak elbette zor, bu kader!... Asya, Asya Rusya'mız: İşte bu da hasta kökümüzdür, değil canlandırılması, tam anlamıyla yeniden doğması ve yaratılması gerekiyor!