Biz Amentü'nün 6 esasına ''Amenna ve saddakna'' (İnandık ve tasdik ettik) dedik. Bu esasalardan altıncısı ''Kadere, hayır ve şerrin Allahü tealanın takdiriyle olduğuna inanmaktır.''
Bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahü aleyhi vesellem) efendimiz buyuruyor ki “Kadere iman eden, kederden emin olur.” (1)
Bakınız günlük hayatımızda aniden aldığımız bir kötü haber bizi nasıl ruhi çöküntüye uğratıyor. Mesela bir yakınımızın kaza yaptığı bilgisini yahut bir vefat haberi alsak, mühim bir sınavdan beklentimizin çok altında puan alsak, bir iş başvurusundan olumsuz geri dönüş yapılsa veya mevcut işimizi kaybetsek nasıl da yıkılıyoruz değil mi? Muhtemelen geçmişte bunlara benzer vahim hadiseleri hepimiz tecrübe ettik. Belki üzüntüden birkaç gün başımızı yastığa koyamadık, belki kursağımızdan bir lokma ekmek geçmedi.
Ee, hani biz kadere iman etmiştik? Madem iman ettik bunca gam, keder niye? Hani ''O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez'' (2) ayetine binaen her şeyin Allahü tealanın taktiri ile olduğuna inanmıştık. Hani ''Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele''(3) ayeti ile bela ve musibetlere sabr-ı cemil göstermemiz gerektiğini anlamıştık? Ne oldu? Nerede kaldı imanımız? Hani kadere, kaderin sahibine olan teslimiyetimiz?
Şimdi katılır mısınız bilmem. Benim kanaatim hâlâ çoğumuz kâmil manada iman etmiş değiliz.
1)ed-Deylemî, el-Müsned 1:113; el-Müsâvî, Feyzu’l-Kadîr 3:187; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl 1:106.
2)En'am suresi, 59
3)Bakara suresi, 155