Kadınların cinselliklerini kontrol etmek smacıyla islam adına uygulanan, fakat aslında islamla hiçbir ilgisi olmayan çeşitli törelerin örnekleri
“Anlamıyor musunuz? İslam’la savaşıyoruz Mr. Lloyd!” diye itiraz etti Picot. “Toplumdaki erkeği deforme edeceğiz ki kadının yani, toplumu doğuran annenin köleleşmesine zemin hazırlayabilelim. Kadın haklarını nasıl elleyeceksin Mustafa Kemal’in ideolojisindeki adamlar etrafta cirit atarken! Annesi, bacısı için ölmeye hazırken. Kadım toplumda bitirmeliyiz! Haksızlaştırmalı, sahipsizleştirmeli, önemsizleştirmeliyiz. Çünkü annesi köle olan bir çocuk zaten köle doğar.”
Reklam
Ahmet Taner Kışlalı da bir köşe yazısında güvenlik güçlerinin içinde bulunduğu durumu şöyle irdeliyordu: Olayı Prof. Neşet Çağatay'dan dinlemiştim. Sayın Çağatay, ilahiyat fakültesi dekanlığı yapmış bir bilim adamı. Türkiye'de İslam'ı en iyi bilenlerden birisi. Aynı zamanda inançlı bir Kemalist. Bursa'da polislere verdiği bir
Sayfa 350Kitabı okudu
Ben şok!!!Fatma Aliye hanım,Ahmet Cevdet paşa’nın kızıymış
Cevdet Paşa'nın Kızı Fatma Aliye Hanım'ın Avrupalı Kadın Seyyahlara Cevapları Ahmed Cevdet Paşa'nın kızı Fatma Aliye Hanım, ilk kadın romancımız olarak bilinir de onun Hıristiyanların itirazlarına karşı İslâmiyet'i kalemiyle müdafaa ettiğini kaç kişi bilir? Seyyahların Osmanlı ülkesine akın akın geldiği 19. asrın sonlarında, evlerine misafir olan Avrupalı kadın seyyahlarla yaptığı konuşma ve tartışmaları Fatma Aliye Hanım, Nisvân-ı İslâm (İslâm Kadınları) adlı eserinde toplamıştır.
Sayfa 103Kitabı okudu
Bu yüzden bütün oyunlar kadınlar üzerine dönüyor ya!
İslâm’la batı medeniyeti arasındaki en büyük engel, kadın konusudur. Müslüman olan kişi, İslâm’ı doğru olarak yaşadığı sürece, müslüman kadınların erkeklerle karışık, hayatını kabul etmez.
Uzun ama çok güzel ifade edilmiş
Bilge, “Ben Müslüman‘ım ama benim İslam’la ilgili pek bilgim yok.” dediğinde, kadın gülümseyerek, “Peki nasıl oluyor da hiç bilgin olmayan bir şey psikolojinin temellerini oluşturabiliyor?” dedi. Bilge kadının gülümsemesine gülümseyerek, “Bilinçaltımın oluşması için bilgim olmasına gerek yok, yani ben bu toplumun bir parçasıyım, bilgim olsa da olmasa da ait olduğum yer burası. Çocukluğumdan beri izlediğim her filmde, günlük yaşantımda gördüğüm ilişki modellerinde, nesiller boyu hep aynı temel atılmış. Cinselliğin toplumdaki yansıması, tamamen dinselliğin nasıl yorumlandığıyla ilgili. Toplumsal cinselliğimiz dinselliğimizle kodlanıyor, yani seyrettiğimiz, okuduğumuz her şeydeki içerikten bahsediyorum. Bizse cinselliğimizle güdüleniyoruz. İçine doğduğum bu toplum neye inanmamın doğru olduğunu düşündüyse ona inanarak yaşadım, inandığım şeyin ne anlama geldiğini hiç bilmesem de. Yani evet Müslüman’ım, tüm duaları ezbere bilsem de inanmamı istedikleri şeyin anlamını, özünü aslında bilmiyorum.” dedi.
Reklam
Bugün yaşanılan hayatın, islamla hiçbir alakası yoktur.
Bugün bu durum bazen “ihtilat” (Kadın erkek karışımı) şeklinde okullarımızda, enstitülerimizde, sitelerimizde, top lantı yerlerimizde ve umumi meclislerimizde, bazen eğlence yerlerinde, lokantalarda,35 bahçelerde ortaya çıkmakta; bazen de haya perdesini yırtıp arsızlığa vuracak derecede, açılıp saçılma şeklinde kendini göstermektedir.
Karen Armstrong adında bir Batılı (kadın) yazarın Muhammed hakkında yazmış olduğu ve Türkçeye de çevrilen değerli eserinde İslâmla ilgili çok ilginç bir gözlemi var. İslâmla Hıristiyanlığı karşılaştıran Armstrong “Hıristiyanlığın acıda, Müslümanlığın zaferde iyi bir din” olduğunu ileri sürüyor.
Karen Armstrong adında bir Batılı (kadın) yazarın Muhammed hakkında yazmış olduğu ve Türkçeye de çevrilen değerli eserinde İslâmla ilgili çok ilginç bir gözlemi var. İslâmla Hıristiyanlığı karşılaştıran Armstrong “Hıristiyanlığın acıda, Müslümanlığın zaferde iyi bir din” olduğunu ileri sürüyor. Söylemek istediği şu: Hıristiyanlık zor duruma düşen, talihsizliklere uğrayan, başına felaketler gelen bir insana, bu felaketlere dayanma, onlara katlanma gücü verme, teselli sağlama konusunda iyi bir dindir. Bunun nedeni Hıristiyanlığın peygamberi olan İsa’nın kendisinin acı, işkence içinde ölmesidir. ...Buna karşılık başta İslâm peygamberinin kendisi olmak üzere ilk Müslümanların hayatının ne kadar farklı olmuş olduğunu biliyoruz. İlk Müslüman topluluğu Mekke’de kısa süren bir mihnet ve meşakkat dönemini yaşadıktan sonra Medine’ye göçle birlikte hâkim bir duruma geçmiş, bunu izleyen kısa süre içinde devlete ulaşmış ve daha ilk halifeler döneminde dönemin iki büyük devletinden birini yıkıp diğerinin topraklarından büyük bir kısmını fethederek zafere erişmiştir. Bunu takip eden ilk yüzyıl içinde de İslâm devleti cihanşümul bir imparatorluğa dönüşmüş, Abbasiler zamanında ise en güçlü, en parlak dönemini yaşamıştır. Şimdi ilginç olan, İslâm devletinin tam da bu en güçlü, en muzaffer olduğu dönemde İslâm toplumunun, İslâm uygarlığının çeşitli bakımlardan en yumuşak, en hoşgörülü dönemini yaşamış olmasıdır.
87 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.