Ahmet Taner Kışlalı da bir köşe yazısında güvenlik güçlerinin içinde bulunduğu durumu şöyle irdeliyordu: Olayı Prof. Neşet Çağatay'dan dinlemiştim. Sayın Çağatay, ilahiyat fakültesi dekanlığı yapmış bir bilim adamı. Türkiye'de İslam'ı en iyi bilenlerden birisi. Aynı zamanda inançlı bir Kemalist. Bursa'da polislere verdiği bir
Sayfa 350
Karen Armstrong adında bir Batılı (kadın) yazarın Muhammed hakkında yazmış olduğu ve Türkçeye de çevrilen değerli eserinde İslâmla ilgili çok ilginç bir gözlemi var. İslâmla Hıristiyanlığı karşılaştıran Armstrong “Hıristiyanlığın acıda, Müslümanlığın zaferde iyi bir din” olduğunu ileri sürüyor. Söylemek istediği şu: Hıristiyanlık zor duruma düşen, talihsizliklere uğrayan, başına felaketler gelen bir insana, bu felaketlere dayanma, onlara katlanma gücü verme, teselli sağlama konusunda iyi bir dindir. Bunun nedeni Hıristiyanlığın peygamberi olan İsa’nın kendisinin acı, işkence içinde ölmesidir. ...Buna karşılık başta İslâm peygamberinin kendisi olmak üzere ilk Müslümanların hayatının ne kadar farklı olmuş olduğunu biliyoruz. İlk Müslüman topluluğu Mekke’de kısa süren bir mihnet ve meşakkat dönemini yaşadıktan sonra Medine’ye göçle birlikte hâkim bir duruma geçmiş, bunu izleyen kısa süre içinde devlete ulaşmış ve daha ilk halifeler döneminde dönemin iki büyük devletinden birini yıkıp diğerinin topraklarından büyük bir kısmını fethederek zafere erişmiştir. Bunu takip eden ilk yüzyıl içinde de İslâm devleti cihanşümul bir imparatorluğa dönüşmüş, Abbasiler zamanında ise en güçlü, en parlak dönemini yaşamıştır. Şimdi ilginç olan, İslâm devletinin tam da bu en güçlü, en muzaffer olduğu dönemde İslâm toplumunun, İslâm uygarlığının çeşitli bakımlardan en yumuşak, en hoşgörülü dönemini yaşamış olmasıdır.
Reklam
·
Not rated
İbn Fadlan'ın gözünde islam öncesi türkler
İbn fadlan arap bir tüccar, aynı zamanda gezgin. Doğruluğu ve dürüstlüğü hususunda meslektaşı ibn battutanın aksine ittifak vardır. Seyahatnamesinde, maruftur henüz islamla tanışmamış veya yeni tanışan türkler hakkında ilginç bilgiler verir. Onları tanımlarken şöyle der; Oğuzlar tuvalet ihtiyaçlarını giderdikten sonra temizlenmezler, cünüplükten ve diğer şeylerden dolayı bile yıkanmazlar. Suyla ilişkileri adeta yok gibidir. Bilhassa kışın hiç yoktur.Kadınları erkeklerinden ve yabancılardan dolayı örtünmezler, gizlenmezler. Aynı şekilde kadınları yabancılardan bedeninin hiçbir yerini gizlemez. Bir gün onlardan bir adamın evine indik. Oturduk. Adamın karısı da bizimle oturdu. Bizimle konuşurken cinsi organını açtı ve kaşıdı. Biz görüyorduk,yüzlerimizi kapadık. “Estağfirullah!” dedik. Kocası güldü.Tercümana, “Onlara söyle, gördüğünüz gibi sizin yanınızda onu açıyor, siz görüyorsunuz ama ona bir şey olmuyor. Bu onu kapatıp da başkalarına müsaade etmesinden daha iyidir” dedi. İbn Fadlan yeni islam olmuş Türkleri anlatırken de onların diğerlerinin aksine ayda yılda birkaç kere nehirlerde yıkandıklarını ama bunu kadın erkek karışık şekilde yaptıklarını bildirir.
İbn Fadlan Seyahatnamesi
İbn Fadlan SeyahatnamesiRamazan Şeşen · Yeditepe Yayınevi · 2015613 okunma
Kuran’a göre insanlar cinsiyetlerine göre değil, takvalarına -Allah’a olan yakınlıklarına- göre değer kazanmaktadırlar. Hiçbir kavme, millete, ırka, soya ve cinse mensubiyetten dolayı bir üstünlük tanımayan Kuran, insanlar arasında ayırt edici özellik olarak sadece takvadan bahsetmektedir. Başkasının günahını yüklenme (miras alma) ve de kendi yapmadığı eylemler için ceza çekme, Kuran’ın anlattığı İslam’la uyumsuzdur. Her kul, hesap gününde, dünyada yaptığı veya yapmadığı eylemlerin hesabını verecek ve karşılığını görecektir.
Geri119
200 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.