Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Herkes Kafka ile Milena'nın aşkını bilir. Buna karşın çok az kişi Kafka'nın pespaye bir otel odasında kalp yetmezliğinden, Milena'nın ise Nazi kampında böbrek yetmezliğinden öldüğünü bilir. Ölüm hikayelerini ilk okuduğumda, herşeyi bir kenara bırakarak, ikisini de ortaklaştıran 'yetmezlik' üzerine yapmıştım tespitimi. Belki de aşk budur. Belki de aşk bir 'an yetmezligi'dir. Belki de aşk bir 'yetememezlik endişesi', bir 'yetinememezlik arzusu'dur."
Sayfa 68 - indigo kitap
Peki ya siz neyin kölesisiniz?
" İnsan anlatamadığı herşeyin kölesidir. Bu yüzden Sait Faik yalnızlığının, Peyami Safa deliliğinin, Nazım Hikmet sevdalarının, Oğuz Atay düşlerinin, Sabahattin Ali merhametinin, Turgut Uyar gökyüzünün, Cemal Süreya ise kuşların kölesi olmuştur."
Sayfa 61 - indigo kitap
Reklam
"İnsan kendini anlamak için felsefeyi, kendini anlatmak için edebiyatı buldu. Ancak ne olduysa oldu ve birden hasreti bulup kendini unuttu. Çünkü bu duyguya ne şiirler ne anlamlar ne toplamlar ne ispatlar ne şehirler ne de gerçekler yetebildi."
Sayfa 60 - İndigo kitap
“İnsan kendini anlamak için felsefeyi, kendini anlatmak için edebiyatı buldu. Kendini sağlama almak için matematiği, kendini göstermek için fiziği buldu. Kendini yaşatmak için bilimi, kendini tanımlamak için coğrafyayı buldu. Ancak ne olduysa oldu ve birden hasreti bulup, kendini unuttu. Çünkü bu duyguya ne şiirler ne anlamlar ne toplamlar ne ispatlar ne şehirler ne de gerçekler yetebildi.”
Türkçede kimsesizliğin iki anlamı vardı.Tercih edilmemiş olanına piçlik deniyordu tercih edilmiş olanına ise hiçlik.Varlığımızın en büyük delili, hiçliğin denizinde yıkanıp aşka bulanışımızdı..
Hayat ağacına kurduğumuz en büyük salıncaktı yalnızlığımız, sallandıysak mutlaka birileri bizi arkamızdan itmişti..
Reklam
İlk insanın cennet ağacındaki elmayı koparışından ,son insanın sevdiğini üzüşüne kadar;insan cennet bildiği her yeri talan edendi...
“Evren, Tanrı’nın lunaparkı olmalı. Yıldızlar, Tanrı’nın misketleri. Dünya, Tanrı’nın karamsarlığı olmalı. İnsan, Tanrı’nın yarası. Aşk, Tanrı’nın merhemi olmalı. Aşk, Tanrı’nın merhameti...”
İnsanlar gökyüzü cennetinden bir elma ağacının dalını incitmenin cezasını, yeryüzü cehenneminde birbirlerini inciterek ödüyorlardı.
Çünkü hayat içinde de insanın savaşları hiç bitmiyordu. İnsana köprüyü geçene kadar ayıya dayı demesi emrediliyordu ancak insan, her köprü sonunda kendisini karşılayan yeni ayıları görüyordu. Hayat birbirine bağlanan ve ancak ölümle kesilen köprüler bütünüydü.
Sayfa 18 - Koyu KitapKitabı okudu
Reklam
Hayat, gençliğin ‘belki’ dağları ile ihtiyarlığın ‘keşke’ dağları arasında açılan intihar teşebbüslü bir uçurumdu.
Sayfa 5 - Koyu KitapKitabı okudu
Günaydın
Yalnızlık, soğuk bir günde maviliklerle dolu bir denize girmeye benzer. Önce ürperir, sonra alışır, alışınca da çıkmak istemez insan.
Sayfa 198Kitabı okudu
İnsanın yaşadığı dünyaya ayak uydurduğunun en net göstergesi, insanın da tıpkı dünya gibi, karanlık yüzünü aydınlık yüzünden saklar biçimde ikiyüzlü oluşuydu.
Yaşlı bir ağaç gibiydik nitekim. Dallarımıza kuşlar konarken,köklerimizi solucanlar kemiriyordu.
İnsanlar gökyüzü cennetinden bir elma ağacının dalını incitmenin cezasını, yeryüzü cehenneminde birbirlerini inciterek ödüyorlardı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.