Reading Slump'da iseniz sizi bu dönemden çekip alacak bir kitap.
4 bölümü var ve her bölüm ayrı hikayelerden oluşuyor. Başta birbirinden bağımsız gibi görünse de hikayedeki kişiler, bazı olaylar birbiri ile bağlantılı.
Zaman yolculuğu yapılabilen bodrum katta bulunan bir cafeden bahsediliyor. Tabi zamanda yolculuk yapmak bir takım kurallara bağlı. Kitabın ana fikrini "Günün sonunda,ister geçmişe dönmüş olun ister geleceğe gidin,şimdiki zaman değişmiyor." kuralı oluşturuyor. Kitapta da vurgulandığı gibi o zaman neden geçmişe ya da geleceğe gidilsin ki, ne anlamı var? Bu soruya cevap ise son bölümde çok güzel bir şekilde veriliyor. Şimdiki zaman değişmiyor ama yolculuk yapan kişi değişiyor. Kendi benliklerinde değişiklikler yapıyorlar. Ve belki de geleceklerinde olmak istedikleri kişi olma imkanı veriyor bu yolculuklar onlara.
Beni en çok etkileyen hikaye Fusagi çiftçinin hikayesi oldu. Sizi artık hatırlayamayan kocanız için hasta bakıcısından daha öte bir şey olmanız gerekseydi sizce bu ne olurdu? Kitap çok güzel bir cevap vermiş bu soruya: 'karısı'.
Zamanda yolculuk yapıldığında kahvenin soğumadan içilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bir hayalet olarak kalıyorsunuz. Hiçbir zamana ait olmayan bir hayalet. Sahiden böyle değil mi? Geçmişin ağından ve geleceğin gizeminden kurtulamıyor gibi olduğumuzda hayalet gibi hissetmez miyiz? Hiç bir zamana ait olmayan bir bodrum katta bir sandalyeye hapsolmuş hayalet...