Gönül isterdi ki birazdan bizim çıkacağımız yolculuk da Sam ve Frodo'nun yolculuğu gibi olsun ve birkaç kitap sürsün. Ama gideceğimiz yol sadece 9 metre uzunluğunda. Üzerinden geçeceğimiz yerler bir Orta Dünya olmasa da sonunda varacağımız yer emin olun Mordor kadar ilginç topraklar olacaktır. Ve nihayetinde yolculuğumuzu tamamladığımızda karşımıza onlar çıkacak. Hepsine hükmedecek bir mikrobiyota. Hepsini o bulacak ve kalın bağırsakta birbirine bağlayacak. Eğer hazırsanız kendinize şöyle güzel bir kahve yapın ve bulabilirseniz bir "lembas" da kahvenin yanında hiç fena olmaz. Dokuz metre mesafe olduğuna aldanmayın sakın, yolculuğumuz oldukça uzun ve bir o kadar karanlık olacak.
HER ÇAĞIN İDOLLERİ VARDI
Müzik dünyasındaki idollerini görünce çığlık atan, ağlayan, baygınlık geçiren gençler Elvis veya Beatles ile ortaya çıkmadı. Aglında bu olgu Rock'n' Roll ile değil, klasik müzikle birlikte ortaya çıkmıştır. 18. yüzyılın kastratoları o tarihte bile ne zaman sahneye çıksalar seyirciyi galeyana getiriyorlardı. 19. yüzyılın medeni konser
Sayfa 380 - BilgiyayıneviKitabı okudu
Reklam
Kahvenin Yolculuğu
Kaptan John Newton zincire vurulmuş kölelerle ağzına kadar dolu gemilerle denizde giderken ilahiler söylüyordu: İsmin kulağa ne hoş geliyor İsa... Tanrı Waka'nın kara gözyaşlarından doğan kahve Etiyopya'da milyonlarca yıl önce filizlenmişti. Belki de Tanrı, Afrika'dan koparılacak ve hayatlarını Amerika'nın çiftliklerinde başka tanrılar adına tüketecek olan milyonlarca köleye, kahve ve şekerin yaşatacağı acılara ağlıyordu.
Kahvenin Balzac da oluşturduğu teatral sahneyi şöyle anlatıyordu: “Kahve mideye iner ve ondan sonra her şey harekete geçer: Düşünceler, tıpkı savaş meydanındaki büyük bir ordunun taburları gibi birbiri ardı sıra gelir; savaş başlar. Hatıralar, savaş düzeni alan askerlerin önünde ilerleyen bir bayraktar gibi koşar adım saldırıya geçerler.”
Destek Yayınları:Temmuz 2020Kitabı okudu
Mükremin Halil Yinanç'ın da bu kahvenin müdavimi olduğunu belirten Ayvazoğlu onun hakkında şunları söyledi: “O burada bir masaya oturmuşsa, hayranları etrafını kuşatmışsa orada ne konuşulur? Osmanlı tarihi konuşulur, İslam tarihi konuşulur, şecere ilmi konuşulur. Öyle bir adamdır ki ayaklı kütüphane. Diyelim ki bir savaşı anlatıyor; öyle bir anlatırmış ki sanki o savaşın içindeymiş gibi. Mesela Hazreti Ali'nin bir kahramanlığını anlatırken; “Hazreti Ali kılıcını çekti” deyince kılıcını çeker gibi yaparmış. Yani bunları anlatırken dinleyicilerini de mest edermiş. Eskiden bu insanlara erbab-ı kelam, mir-i kelam derlerdi. Şimdi maalesef bu sohbet ehli adamlar pek kalmadı.”
Aylar da geçmiş, dururlar mı hiç... Ama bu his hiç geçmemiş, büyümemiş, koca adam falan olmamış. Yarısında durdurduğum o şarkı yeniden başlıyor hep. İçtiğimiz son kahvenin sıcaklığı gitmiyor parmak uçlarımdan. Arada kim bilir kaç sigara daha içtim, kaç sene daha söndürdüm ömrümü, ne önemi var? Öyle bir zaman yolculuğu ki, başa sarıyor her defasında. Hep yalnız bir insandımda, bunun yapayalnızlığa dönüştüğü anlarda.
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.