Bazı şeylerin hala mümkün , lakin mühim değil... nerde okudum hatırlamıyorum... bu özet cümle bir ferahlık veriyor bana.
Karnını doyurmak için yolda giden buğday yüklü bir kamyonun kasasına konan bir serçe gibi olduğumu fark ediyorum. Tam hah karnım doydu dediğim anda bir de kafayı kaldırıp bakıyorum ki tüm sevdiklerimden, yaşadığım yerden tüm
Haziran sıcağı,
Kor gibi yüreklere dokunurken..
Titreyen kalpler,
AŞK-ı arzular mütemadiyen..
...
Sabır kalmaz insanda,
Alelacele aşkı ararken..
Adını sevgili koydukları biri,
Çıkar karşına tesadüfen..
Lakin tesadüf yoktur,
Aslında herşey tevafuken..
Her aşkın kaderi yazılır,
Kalbinin güzelliğine istinaden..
Dolunay daha çok ışıldar,
Senin aşkına mahsuben..
Gece ayazı bile üşütmez,
Sen artık yanmışsın defaten..
Ya acıyı yaşarsın ya tatlıyı,
Her şey olmuş aniden..
Ama unutma acı da tatlı da,
Senin şahsına münhasıren..
( ALİHAN GÜLSEVER )
Dünya çırpınıyor ve dönmeye devam ediyor - ara sıra insanları sirkelese de ne yazık ki bu kötü çağın önüne geçemiyor. Hakiki olmayan kahkahalar, bakışlar, ilgi ve sevgiler. Herkesin dünyası gibi renksiz bedenler, çırpınan kalpler veya donuk zekalar. Hep ben düşüncesi ve kör olan gözlere görünme çabası oysa insan kendine kör olmasa, asıl var olanı görse canını acıtmayacak belki de bu kadarı. Körleştik öyle bir körlük ki yaşadıklarımıza, tattıklarımıza, duyduklarımıza her şeye sıçramış. Ve en çok da kendine, insan kendisi dışında herkesi ve her şeyi bulabilir. Başarı,aşk, belki bir ev, araba ama kendimiz olunca konu işte orada bambaşka şeyler giriyor araya. Her şeye yetişip kendimize yetişemiyoruz adeta. Peki kör olmayanlar bırakıp vazgeçmeli mi bu çağdan yoksa direnip yok olup ayak mı uydurmalı.