Andrés Trapiello, pek çok Falanjist yazar gibi Sánchez Mazas'ın da savaşta kazandığını ama edebiyat alanında kaybettiğini söyler. Bu cümle zekice ve kısmen de doğrudur ya da en azından onun için geçerli olan buydu, çünkü Sánchez Mazas acımasız bir katliamda aldığı acımasız sorumluluğun bedelini unutularak ödedi, belki de savaşı kazanırken bir yazar olarak kendini yitirdi: Neticede bir romantik olarak belki de içten içe, zaferin baştan aşağı onursuzlukla lekelendiğine kanaat getirmişti ve cennete ilk vardığında —her ne kadar bu cennet son yıllarında peydahlanan ve eski imtiyazların, hiyerarşilerin ve güvencelerin zavallı bir müsveddesi olmaktan öteye gitmeyen, ayağında terlikleriyle aylaklık içinde yaşadığı kreton perdeli aldatıcı burjuva cenneti olsa da— içten içe gördü ki orada ancak yaşanır, yazılmaz çünkü yazmak ve servet birbiriyle bağdaşmaz. Bugün onu anımsayan pek az insan var, belki de hak ettiği budur. Bilbao'da bir sokak onun adını taşıyor.
insanlar nadiren ellerindekiyle yetinmeyi biliyor. insan aklı hemen hemen her zaman kanaat etmek yerine daha fazlasını arzuluyor. insanlar hep daha iyinin, daha fazlanın ve daha lezzetlinin peşindeler.
Reklam
O korkunç pazartesi akşamüstü ve gecesi boyunca sokaklardaki isyanı ve ilerleyen günlerde devrim çılgınlığını bastırmak için dövüşmüştü. Generalitat hükümetinin çekimser ve kararsız tutumundan yorularak, Durruti özgürlükçü kuvvetlerine katıldı ve Zaragoza'ya çarpışmaya gitti. Gel gelelim, ne isyancılar üzerindeki zaferin yarattığı sarhoşluk ne de yaptığı uzun okumaların ürünü ateşli idealizm, Katalan köylülerine has sağduyusunu büsbütün silebilmişti ve tez zamanda hatasını anlayıp, coşkulu amatörlerden oluşan bir orduyla savaş kazanmanın imkânsız olduğuna kanaat getirdi; sonra da ilk fırsatta cumhuriyetin düzenli ordusuna yazıldı.
Yazık etmeyin evlatlarınıza
Bir psikolog olsaydım yanıma gelen her çocuğa anne sevgisizliği teşhisi koyardım yanıma gelecek her anneye evlat ahı teşhisi koyardım . Avukat olsaydım sadece annesi tarafından ihmal edilen sevgisiz büyüyen çocukların davasını ele alırdım . Hakim olsaydim evladını sevgisizlikle bir dünya sürgününe mahkum etmiş anneleri hep içeri tıkatırdım, bir ömür dünyada sevgisizlikle evlatlarına zindanı yaşatan annelere zindan neymiş gösterirdim Bir bilim adamı olsaydım evlatları arasına ayrımcılık koyup birini diğerine kurban eden annelere bu adaletsiliklerine karşı gelecek bir yapay beyin icad ederdim. AMA BUNLARIN HİÇBİRİNİ YAPAMADIM Evet bir küçük kendi çapında din gorevlisi olarak tüm annelere derim ki; çocuklarınız arasında adaletsizliğiniz ,birine karşı fazla sevgi gösterip diğerini ihmal etmeniz; ahlaksızlık ,kin nefret, ahlak kurallarina aykırı davranışlar doğurur. eğer çocuklarınız sürekli yalnız veya aşırı hırçınsa efendimizin çocuk yetiştirme metoduna bakmamış, hazreti Hatice annemizden adaletle sevgiyle ilgiyle evlat büyütmeyi ogrenmemissin derim . Küçük not (herkes kendi yarasından akan kanın rengini daha iyi bilir ve kanın o renk olduğuna kanaat getirir )
İdeallerden yoksun olan toplum zorbalıkla, kaba bir sefahatle ve ikiyüzlülükle çeşitlendirilmiş cansız, anlamsız bir yaşam sürdürmektedir. Namuslular kıt kanaat geçinirken, namussuzların karnı tok sırtı pektir.
Reklam
Hayat, yaşlılık ve diziler
Ancak kafalarında oluşan fikirler, yaşlılık ve bitip tükenmek bilmeyen televizyon dizilerinin zihinlerinde yarattığı bulanıklık yüzünden, daha filizlenmeden baltalanıyor; kullanmamaktan körelmiş hayat tecrübeleri esaslı bir kanaat geliştirmelerine engel oluyordu.
Sayfa 55 - Kötü adlı öyküde
Fakat kalbinde onu daima şüpheye düşüren bir tereddüt vardı ki onun tarafından sevildiğine tamamıyla kanaat edemiyor ve bu his onu günden güne yiyerek, kalbinde bütün mevcudi­yetini kemiren bir kıskançlık uyandırıyordu.
“… alaca bir at koşar içimde zamansız, mekansız nefese doğru uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda oysa rüveyda baştanbaşa ben kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim. …” 🌹
Nurullah Genç
Nurullah Genç
1942-1945 yıllarında kitaplar ne kadar basılıyordu? Kanaat Kitabevi ortalama 2-3 bin basıyormuş. Bugünden pek farklı değil... Kaynak: Alpay Kabacalı, Türkiye'de Yazarın Kazancı
Reklam
İnsanoğlunun yaratılışının gereğidir; insan kendi mutlulu­ğundan yalnız kendinin haberdar olmasıyla kanaat etmez, herkesi de haberdar etmek ister. Hatta bir insan esasında mutlu değilse bile, etrafa kendi mutluluğunu inandırmak için hilekarlığa ve yalancılığa bile düşer. İnsanoğlunun yaratılışının bu gereği adeta umumi gibi bir şey olduğundan o kadar önemli görülmezse de beş liralık bir saate, yirmi beş liralık veyahut daha fazla bir paha etmek üzere elmaslı kordon takmak gibi gösterişler bu karakterin en adi merte­ besinin gereklerindendir.
Ya Rab Ne Ola Halim Benim
Senden dolu iki cihan Oldum zuhurundan nihan Ger bulayım seni ayan Ya Rab n’ola halüm benüm
"Saffet'i özledim, onun fikir unsuru fazla olan konuşmasını düşündüm ve zannettiğimden çok fazla sevdiğime kanaat getirdim. "
Sayfa 18 - Can YayınlarıKitabı okudu
Hayatı sadeleştirmek gerekiyor, basit yaşayan insanlar, kanaat edebilenler, ele geçirmeyi reddedenler, kendilerini sınırlandırabilenler.. Onlar, nadide sarı laleler gibi, ışıltılarıyla dünyayı güzelleştiriyor. ♡ :)
Her kimde dert, gam ve mihnete kanaat etme gücü varsa, bu yolculukta arkadaşım olur. Zevk ehline itibar etmem.
Sayfa 107 - KapıKitabı okuyacak
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.