Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Han-ı Yağma
Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır; Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır! Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır... Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir Yiyin,
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini. Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak! Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak! Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak, Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak
Reklam
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak; Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak. Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak; Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak... Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı pür-neva (cümbüşlü sofra) sizin; Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Tevfik Fikret
Tevfik Fikret
dükkânından baktığında, kaldırımdan akan insanların hiç de “öyle, öyle...” olduğunu anlayamazdın, ama “bir... bir.. -ne bileyim-” idi insanlar. bir bakıyordun, hepsi ayrı bir havada gözüken o kalabalık hep birlikte bir müzikli sigara kutusu merakına kapılıyor, derken japonya’dan gelen, küçük parmağım büyaklüğündeki dolma kalemleri kapış kapış
Sayfa 47 - yapı kredi yayınlarıKitabı okuyor
311 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
34 günde okudu
Toplumsal yozlaşma
Yazar Sodom ve Gomore kitabında Kurtuluş Savaşı yılları zamanında İstanbul’daki toplumsal yozlaşmayı ele almaktadır. İstanbul’u Tevrat’ta geçen Lut ve İbrahim dönemindeki Filistin diyarının Sodom ve Gomore adındaki kentlere gönderme yaparak anlatmaktadır. Bugünkü Türkiye coğrafyasındaki halk iki ayrı şekilde ele alınmıştır. İstanbul’dakiler ve
Sodom ve Gomore
Sodom ve GomoreYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 20154,827 okunma
Tezgahta domates satan pazarcıyla fiyatta anlaşmak kadar kolay değildir ilişkiler.Ne pazarcının bitireyim de gideyim telaşı olur,Senin kalbinde.Ne de ucuz olsun diye çürük çarık sevdalar taşırsın içinde.Sevmek zor,Güvenmek mümkün değil.Şimdi akşam pazarı,Ucuz birliktelikler kapış kapış bu devirde.Birazdan biter her şey,Yerler ezilmiş pişmanlıklar içinde.Sonra mı? Sonra sıra çöpçülerde...
Reklam
Şaheser
Gözleri kamaştıran Kurtuba Ulu Camii, yüksek duvarları ve mazgallarıyla dikdörtgen bir kaleyi andırıyor âdeta. Caminin doğu ve batı cephelerindeki kapıları, görkemli bir şekilde süslenmiş. Eserin batısında 8, doğusunda ise 9 kapıs var. 2 kapı da kuzey tarafında bulunur ki bu hâliyle 19 kapılı âbidevî bir yapıya dönüşmüş.
YAĞMA HASAN'IN BÖREĞİ
"Hakkı olan veya olmayan herkesin yararlandığı kaynak" anlamında kullanılan bir söz. (TDK) Börek ustası Hasan Kılıç’ın börekleri o kadar nefis, öyle lezzetli olurmuş ki daha seyyar arabasıyla Karamürsel -Kocaeli'nin ilçesi- sokaklarına çıktığı anda, ilçe halkı arabanın başına toplanır, börekleri adeta yağmalarcasına kapışırmış. İşte bu nedenle böreğin adı "Yağma Hasan’ın Böreği" olarak kalmış. Adı ve lezzeti hâlâ yaşatılan Yağma Hasan Böreği, bugün markanın üçüncü kuşak temsilcisi Ali Nail Erol’e emanet. 1937 yılında dedesinin başladığı işi dayısı Halil Kılıç’tan devralan ve Yağma Hasan Böreği’ni tam 25 yıldır işleten Ali Nail Erol, böreğinin sırrını şöyle açıklıyor: “Dedem böreğin hamurunu ipek gibi incecik açarmış, bu nedenle börek çok lezzetli oluyormuş. Tezgâha düştüğü an insanlar yağmalarcasına kapış kapış alıyorlarmış. Sonra dedemin arabasına "Yağma Hasan’ın Böreği" yazmışlar, dükkân açılınca da aynı isimle yoluna devam etmiş. Biz de bu tarife uygun olarak incecik açıyoruz böreğin hamurunu.
Sevincelik
Kızkulesi'nin düş getiren pay senetleri Kısa günde kapış kapış gitti
Sayfa 211Kitabı okudu
Reklam
Mühürlü bir dünyanın kapıları açılıyor bu gece. Çalsın davullar , kadehler dans etsin,sen huzur veren bir taş plak ol.. Bu gece öyle bir gece ki , Bu gün kışın en çetin günü, Bugün olanaksızlar olanaklı, Fahişeler dindar, ırgatlar patron,dindarlar hayat insanı olmuş. Bu gece tüm şehir çığlık çığlığa. Herkes şanına yakışır şekilde bu günü kutluyor
Gözünü hırs bürümüş beyaz yakalılar sınıfı arzı endam etti, türlü yaldızlı diplomaları ve Amerikan menşeli "10 adımda ne isteniyorsa o olma" sanatlarıyla. Tüketerek büyüyelim ve güzelleşelim inancı, takıp takıştırıp aksesuar ve unvanları adam sayılalımla birleşti. Enflasyon sadece fiyatları değil, unvanları da etkiledi sonuçta. Kimsenin müdür olmak için bekleyecek 10 yılı, yaşlanmayı tecrübe sayacak irfanı ve türlü titrleri olmadan kendinden menkul saygınlığı kalmadı. Duruma uyanan patronlar başına türlü sıfatlar ekleyerek bir ton müdür unvanı icat etti. Duruma asla uyanmayan beyaz yakalılar kapış kapış müdür oldu, kartvizit bastırdı ve kaşlarını hafif çatma egzersizleri yaptı. Kimsenin istemeyeceği işler için dış kaynak kullanımı dümeni icat edildi. Sonra öyle bir gün geldi ki ortada müdürden başka kimse kalmadı! (Hakan Yurdakul)
Sayfa 277Kitabı okudu
Bu harmanın gelir sonu, kapışdırın giderayak: Yarın bakarsınız söner, bugün çıtırdıyan ocak; bugünkü miğdeler kavî, bugünkü çorbalar sıcak, atışdırın, tıkışdırın, kapış kapış, çanak çanak… Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı pür|nevâ sizin; doyunca, tıksırınca, çatlayıncıya kadar yiyin!…
Sayfa 37 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
549 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.