Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Salkımsöğüt efsanesi
.... hani, gündüz gökler şöyle bir gürlemiş, iki de serpiştirmişti ama, kim derdi ki böyle gürül gürleyecek; dağı, taşı sele verecek! Karaoğlan korkusundan söğüdün tepesine çıkar ama, aklı fikri de Karakızda kalır; “ söz bir, Allah bir!” der de “gelmeye yeltenirse!” diye kara kara düşündükçe gözleri kararır; tutup kendini sulara atası gelir. Sabaha kadarini inim inim yeri, göğü inletir ama, Karaçay duyar, Karakız duymaz... Bu gece de sabah olur; kara dağlar ağarır ama, kara sular ağarmaz. Karaoğlan kara söğüdü görür, kara gözlerine inanamaz, dallar eğim eğim eğilmiş; yaprakları yolum yolum yolunmuş... Yüreğine bir korku yapışır; gözlerine sırma teller ilişir: Karakız’ın saçları bu! Karakız, Karakız! Demek yel dememiş; sel dememiş; yüze yüze gelmiş, söğütlere el atmış, dallar eğilip gelmiş; dalgalar, dalların elinden çekip almışlar onu... O günden sonra Karasöğüdün adı Salkımsöğüt kalır. Bu söğütten sürüp gelen söğütlerde o gün, bugün başlarını yukarı kaldırmazlar. Ya dal dal sulara eğilir, Karakızı arıyor gibi! Ya salkım salkım yere serilir, saçlarını yolluyor gibi...
Şükrü Elçin
Şükrü Elçin