Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Mustafa Kemal Paşa'nın, yurdu düşman işgalinden kesin kurtarma azmi ve kararlılığı olmasaydı bugün Anadolu toprakları bir sömürge olacaktı. Bizler de birer esir... O bakımdan Mustafa Kemal Paşa'nın daha 1919'da ortaya atılıp herkesi etrafında toplanmaya çağırdığı "Hakimiyet milletindir' ilkesi ona olan itimadı artırdı. Millet onun etrafında birleşip Kurtuluş Savaşı'nı başlatıp zaferle bitirdi. Bu millet bugünkü refahını, hürriyetini ona borçludur."
Çocukken buna benzer bir olayı ben de yaşadım:( hiç sevmem kurban bayramını
"Kurban bayramları üzerimde farklı bir üzüntü yaratırı çocukluğumda. Bu da yıllarca beslediğimiz, sütünden yararlandığımız bir ineğin kurbanlık olarak kesilmesini görmemden kaynaklandı. Söğüş eti çok sevmeme karşın o yıl kurban eti yemedim. Bu olayı anımsadığımda hâlâ üzülürüm.."
Reklam
Şimdiki çocuklara anlatsan masal zannederler...
""1940'lı yılları çocuklar için yaşanmamış yıllar olarak kabul ediyorum" dedim ya. Oyuncak nerede? Küçücük bir sünger top bulup oynayamıyorduk ki. Lâstik topu alfabede resim olarak görürduk ama elle, ayakla oynama şansını bulamazdık. Yine de çaputları top şekline getirip iple bağlar, boş arsalarda onunla futbol oynardık.."
"Halk dilinde Mayıs Yedisi diye adlandırılan bir âdet vardı eskiden. Rumi Mayıs'ın 7. gününü (Milâdi 20 Mayıs) yöre halkı bir deniz bayramı olarak yaşardı. O gün her aile ineklerini püsküllerle, çanlarla, boncuklarla süsler, deniz kıyısına götürür, orada deniz suyu ile yıkardı. Böylece kış mevsimini kapalı ahırda geçiren inekler temizlenir, Mayıs'ın 20'sinden sonra yaylaya çıkacak aileler de hayvanlarını yaylaya hazırlardı. Eskiden beri süregelen bu uygulama halen Beşikdüzü ilçesinde yoğun bir şekilde yaşanıyor.."
"Kıtlık yılları... Aslında yaşanmamış bir çocukluk bizim kuşağınki... Beslenme sorunu herkesin başındaydı. Sabah kahvaltısı ne demek, şeker yok ki reçeli sofrada düşünesiniz.."
Reklam
"Demokrat Parti kadrosunda Samet Ağaoğlu ve Tevfik İleri'nin de olumsuz etkilendikleri görünümlerinden anlaşılıyordu. Celal Bayar güçlü duruyordu, Kuvâ-yı Milliyeci havası hâlâ üzerindeydi.."
"Şunu bir kez daha anladım, işini mükemmel şekilde yap, gerisini düşünme... Hani derler ya, "Balık bilmezse Halik bilir" diye... Tıpkı onun gibi.."
"Demokrat Parti'nin son dönemdeki tutumunu, özellikle basın üzerindeki baskıcı tavrını benimsememiş olsam da o idamların gerçekleşmemiş olmasını dilerdim. Bunu tartışımam bile. Ders çıkarmamız gereken asıl konu ise şudur: O dönemde baskıya karşı çıkarak, özgürlük adına iktidara gelenler bu kez kendileri baskı kurmaya başladılar. Bu, tarihin her döneminde böyledir maalesef. Onun için darbelere fırsat vermemek gerekir. Bu da demokrasinin yerleştirilmesi ile gerçekleşir..."
Kahkaha attım:)) müthiş..Bizim oraların erkekleri hep hanımköylüdür:)
". (Kütahya,)Pazarlar halkı çalışkan ve hoş sohbet insanlar. Sevdikleri insan için her şeyini feda edebilecek denli gönlü zengin kişiler. Toplantılarda söze hep şaka ile başlar, şaka ile bitirirlerdi. Şaka dedim de aklıma geldi; bir keresinde köy odasında toplanmıştık. Yemiş, içmiş, sohbet ediyorduk. Söz dönüp dolaşıp kadınlar üzerine gelmişti. Azyakalı Adil Özdemir, "Acaba garısından korkmayan va mı aramızda?" diye sordu. Reci Hasan ekledi: "Garısından korkanlar ayağa kalksın!" Odadakilerin hepsi asker komutu almışçasına birden ayağa kalktı. Baktık, odanın öte başında Yusuf Dündar oturuyor. Reci Hasan. "Deeh kahbe!.. Sen garından korkmuyon mu? diye sordu. Yerinden kalkmayan Yusuf Dündar'ın yanıtı mizah edebiyatına geçecek türdendi: "Siz garı deyincek benim dizlerimin bağı çözüldü. Nasıl ayağa kalkayım ki!"
Reklam
"Mutsuz insanlar... Gülmeyi, gülümsemeyi unutan insanlar... Sokakta, caddede, kafede, markette, otobüste gülen kaç kişi görüyorsunuz? Bir koşuşma içindeki bu insanların yüzünde hiç umut ışığı var mı? Emin değilim. Yaşama olumsuz bakan nice insan gülmeyi unutmuştur. Bir başka şekilde ifade edersek gülmeyi unutan insan yaşama olumsuz bakar..."
"Savaş yıllarında evlerin pencereleri siyah perdelerle, gazetelerle sıkıca kaplanır, dışarıya ışık sızması önlenirdi. Buna da karartma denirdi o zamanlar. .."
Basın hiç değişmemiş.. Şimdi de o zamanki gibi lüzumsuz ve hadsiz!
". Demokrat Partili sanıkların duruşma salonundaki davranışları, sözleri, insani acizlikleri, bedensel çöküntüleri hep alay ve mizah yönünde kaleme dolanıp yazıldı. "Özel hayat" demeden Menderes'in A. Aydan ve S. Sözen'le yaşadığı aşk öyküleri küçültücü, aşağılayıcı ifadelerle okurlara sunuldu. Bunlar da o dönem basının ayıbı olarak tarihteki yerini aldı..."
"Yerli yersiz mizah yapan biri değilim. Mizah ciddi bir eylemdir bana göre. Yerinde ve zamanında yapılmayan bir mizahın kırıcı olacağını, sakil duracağını bilirim. Mizahın yerini ve zamanını iyi ayarlamak gerekir..."
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.