Korkması bile yasak olan çocuklar diye bir şey var değil mi? Halbuki ne çok korktuk birbirimizi kaybetmekten. Ağız tadıyla korkmak ne güzeldi değil mi?
Kaygan bir zemine çevirmeliyim zihnimin yatağını. Anladığım şeyleri anlaşılmaz sözlerle mırıldandım. Ben anladım tabii. Sonra amuda kalkıp tersini denedim. Anlamadığım şeyleri düşünüp onlara anlamlı isimler verdim. İçimi bir mağara duvarına çevirdim. Kendimi avladığım resimler yaptım içime. Ben kanıyorum ama kuşkular devam ediyor. Kanımın içinde kıpırdayan solucanlar soru işaretlerine dönüşüyor.
Bilsem ki sen değilsin, unuturdum. Bilsem ki sensin, bütün hatırlamaları bırakırdım ayağının ucuna. Kendimi bırakır sen olurdum. O yüzden daha şimdiden, sen gelmeden senin düşlerini görmeye başladım.
Bak gülüm benim kafam karmakarışık
Tek gülle sarmaz güçsüz hep bu sarmaşık
Benim gönlüm gelene gidene bir hayli alışık
Dur gitme gece sonunda doğacak altın ışık