Peki, Tolstoy'a ne demeli? Koltuğunun altında Dostoyevski'nin Karamazof Kardeşler'i, 83 yaşında bütün varlığını bırakıp, küçük bir kasaba istasyonunda ölüme koşan bu büyük huzursuzun yakalamaya çalıştığı nelerin gecikmesiydi?
Sayfa 61 - KırmızıkediKitabı okuyor
- sevinçli anların olur mu? - sık sık... mesela geçen kış... geçen kış, hani malum, kar diz boyu, soğuk. işler durdu. yer demir, gök bakır. sobamız zaten yok. kömürü kömürcüden kiloyla alırız, onu bile alamadığımız günler. vay anam vaaay! açlık bir yandan, soğuk bir yandan, çocukların sızlanmaları bir yandan. babaysan bilirsin gel de dayan! sokağa deli gibi fırladım. yağmur bardaklardan boşanıyor adeta. içim kararmış gökyüzü gibi, mosmor. hırsızlık edemem, para için adam boğazlıyamam, kimseye eğri bakamam... derken, sokağın başında tanış bir madam. beni arıyormuş. biliyor musun insanın iyisi iyidir. iyinin gavuru, müslümanı olmaz. bir ahbabının sıvası, badanası varmış, usta lazım olmuş, aklına ben gelmişim. içimdeki morluk bir yırtılış yırtıldı bey, sıkıntı mıkıntı bir uçuş uçtu, sorma. sanki yağmur bardaklardan boşanırmışçasına yağmıyor, soğuk yok. adresi aldım, koştum. onlar da eksik olmasınlar, beni yukarı, apartımanlarının salonuna aldılar. soba gürül gürül yanıyor. "üstünü başını kurut usta" dediler. sevinçten gözlerim yaşardı, hüngür hüngür ağlıyacağım. hele işe mahsuben çıkarıp 50 lira avans da verince, üstümün başımın yaşını, tırnaklarımın morartısını unuttum. aklımda çoluk çocuğum. geç kalmışım gibi semte bir gelirim ki sorma! - sonra? -sonra, daldım kasaba. iki buçuk kilo pirzola, on somun, meyva, filan...
Sayfa 117
Reklam
İnsan bir an için kendini Charlotte Brontë’nin farzedelim ki yıllık üç yüz sterlinlik bir geliri olsaydı –ama akılsız kadın, ro­manlarının tüm telif haklarını bin beş yüz sterline satmıştı– bir şekilde o kalabalık, hareketli dünyayı, o hayat dolu kasaba ve yöreleri daha iyi bilseydi; daha çok şey deneyimlemiş olsaydı, kendisine benzeyen insanlarla görüşebilseydi; farklı insanlarla tanışabilseydi ne olurdu diye düşünmekten alamıyor.
248 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Japon yazar Yoko Ogawa ile tanışma kitabım Hafıza Polisi. İsmini ve yerini bilmediğimiz küçük bir sahil kasabasında geçmekte hikaye. Öyle bir yer ki bu isimsiz kasaba, insanların gündelik hayatta kullandıkları çok sıradan eşyaların yok olması ve hafızalardan silinmesi burayı özel kılan şey aslında. Bazen bir parfüm ya da çan, bazen bir şapka ya da kuşlar insanların hayatlarından sonsuza kadar çıkıyor. Yavaş yavaş siliniyor hafızalardan. Fakat ada sakinlerinden bazıları hafızalarından kaybolan nesneleri unutmak yerine sıkı sıkıya bağlanıyor ve kaybolan her nesneyi hatırlama devam ediyor. Bu olayların denetçileri de, kitaba da ismini veren, Hafıza Polisleri. Duygusuz, kindar ve son derece despotlar. İlginç bir hikaye. Hafıza ve hatırlama temelli bir kurgusu var. Böyle metinler okumayı çok sevmeme rağmen kitaba karşı düşüncelerim çok arada kaldı. Arka planda anlatılan aşk kavramı benim içime pek sinmedi. Konusunu çok ilgi çekici bulsam da benim için ortalama bir metin Hafıza Polisi.
Hafıza Polisi
Hafıza PolisiYoko Ogawa · Kafka Kitap · 2021222 okunma
Aliya İzzetbegoviç'in Türklere Yazdığı Mektup
"Merhaba efendim, ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç. Bosna-Hersek'in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye'nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı'ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna'dan selamlıyorum. Bu kısacık sohbetimizde, parçası olduğumuz Avrupa'dan, Avrupa'nın ve Batı'nın
336 syf.
9/10 puan verdi
İkinci şans temasını çok tercih etmesem de Garnet Ovası'nı bunun için eleştirecek değilim çünkü Edens serisinin hastasıyız. Yine Montana'nın muhteşem doğasında geçen küçük kasaba aşkı ve su gibi akıp giden bir anlatım... Talia ve Foster
Garnet Ovası
Garnet OvasıDevney Perry · Ren Kitap · 0294 okunma
Reklam
Orhan Gazi düzenli bir askerî teşkilat kurdu, Osmanlı Devleti'nin ilk parasını bastırdı; fethettiği yerlere adalet ve idari işler için kadılar, askeri işler için subaşılar tayin etti. Şehir, kasaba ve hatta köylerde camiler, mescitler, hamamlar, hanlar, medreseler kurdu. Zamanında Osmanlı Beyliği halkı o kadar varlıklı ve rahattı ki, tarihçiler, "Zekât verecek fakir kalmamıştı" diye yazarlar.
Sayfa 30 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Gerçekten bir yıl, beş yıl, on yıl değil; yüzlerce yıl, on yüzlerce yıl, garp cephesinde yeni bir şey yok oldu. Zaman muttarid aktı. Fikret'in «küçük, muttarid, muhteriz damlalar» dediği türden, aktı. Nehirler sakin aktı. Bir yıl, beş yıl, on yıl değil, on yüzlerce yıl insanlar suskun çalıştı. En çok kendi gücünü, bir de atın gücünü, daha
Sayfa 88 - Gelişme ve EstetikKitabı okuyor
384 syf.
1/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Yani aslında severek başlamıştım. Miranda Priestly benzeri tuttuğunu koparan, başarılı bir kahramanımız vardı. Kasaba aşklarının ucuzluğundan bıkkınlığından bahsederken kendimizi kasaba aşkının içinde bulduk. Bir de akmadı ki akmadı. Tüm kitabı on cümleyle özetleyebilirim. 1) Dişi köpekbalığı New York aşığı kızımızın aynı karakter özelliklerine sahip pek de hoşlanmadığı erkek bir iş arkadaşı vardır. 2) Ama aslında bu kızımız her ne kadar sert görünmek istese de ailevi travmalara sahip bir minnoştur. 3) Kızımızın kız kardeşi burnuna kadar hamiledir ve yine doğurmadan önce baş başa bir kasaba tatili yapmak ister. 4) Kızımızın iş arkadaşı meğer o kasabadanmış ve kasabada onunla da karşılaşırlar. 5) İşkolik kızımız çalışmadan duramaz ve internet olan tek yere gider. 6) İnternet olan tek yerin sahibi asıl erkeğimizdir. 7) Âşık olurlar ama iş arkadaşı oldukları için istemem yan cebkmekoy modundalardır. 8) Sevişmek için 300 sayfa beklerler. 9) Kızımızın kız kardeşiyle arasında da bir olaylar olur ama pek de önemli değildir. 10) Kitap bir şekilde biter. Ve nasıl bittiği umurunuzda değildir çünkü 10 cümleyi 350 sayfada okumuşsunuzdur.
Book Lovers
Book LoversEmily Henry · Berkley · 0335 okunma
394 syf.
2/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
*spoiler* Hikâyemiz YobazTown adlı kasabada büyümüş Gracelyn Mae ismindeki kadının ve Jackson Paul adlı sexmachinein etrafında dönüyor. Bu kasabadaki her kadının ismi Rabia, Hayrünisa, Rümeysa vb. Müslüman isimlerin Hristiyan versiyonu. Herkesin iki ismi var btw like Ahmet Sait, Muhammed Selim etc. Biri size gerçekten sinirlendiğinde bu iki ismi
Disgrace
DisgraceBrittainy C. Cherry · CreateSpace Independent Publishing Platform · 20182,060 okunma
Reklam
Kırım Seferi ’ne giderken babam 16 yaşındaymış. Harp için asker yazmak üzere Kasaba ’ya memurlar gelmiş. Halk, çocuklarını saklamış. Kimi öldü, kimi hasta diyerek asker vermemişler. Dedem, bu halden pek müteessir olmuş, haykırmış: “Bu köyün şerefi var! Eskiden yüzlerce gönüllü sipahi sevine sevine cenge giderken bize ne oldu da şimdi herkes çocuğunu kaçırıyor... Bu devletin namusunu kim kurtaracak? Yazıklar olsun!” Sonra da 18 yaşındaki oğlunun kolundan tutarak memurlara, “Yazın Mehmet ’imi defterin başına birinci gönüllü!” diyerek, halka örnek göstermiş.
Eğitim, kitlenin taleplerinin dinleneceği yer değildir; kasaba türü siyasetin, nabza göre şerbetin yeri değildir. Çünkü eğitim, dünyanın en önemli meselesidir; insan reprodüksiyonudur. Yani insanın bir nevi yeniden üretimidir.
Öğleden sonra kasaba meydanında icrayı faaliyete başlayarak gözüme ilk çarpan hususu size tevcih etmeye karar verdik. Hepinizi malumu olduğu üzere bir kasaba meydanında meydanı meydan yapan başlıca dört unsur vardır: bunlar sırasıyla heykel, hükümet konağı, çiçek tarhları ve kırmızı balıklı havuzdur.
Sayfa 155Kitabı okudu
Ağlamak istersin, ağlıyamazsın Gülmek, gülemezsin. Kasaba küçük, bir karanlık gün sonbaharda Kararmış gönlünü eyliyemezsin Ne kâğıt, ne kalem, ne kitap...
Sayfa 80 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
ATATÜRK’ÜN İKTİSAT KONGRESİ’NDEKİ KONUŞMASINDA OSMANLI TARİHİ
"... Efendiler! Kılıç kullanan kol yorulur; fakat saban kullanan kol her gün daha çok güçlenir ve her gün daha güce sahip olur. Eğer vatan kupkuru dağ ve taşlardan, viran köy, kasaba ve şehirlerden ibaret olsaydı, onun zindandan farkı olamazdı.”
Sayfa 485
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.