Kapitalizm kendi başına entelektüel ağları yeniden düzenlemek için çok az şey yapmıştır. Reform veya daha doğru bir ifadeyle Reform ve Karşı Reformda doruğa ulaşan kilise politikası üzerinde mücadele, dış bir koşul olarak daha çok önem taşır. Her türlü yansıtma argümanından uzak duralım. Bilim, Protestanlığın ruhunu da, Katolikliğin ruhunu da yansıtmaz ve yorgun düşmüş sekülerizmi de yansıtmaz. Weber ve Merton’ın bilindik argümanları, ağırlıklı olarak ağların yeniden düzenlenmesindeki çok geç bir epizoda, İngiliz Görünmez Kolejinin Püriten Devrimle çakışmasına dayanır; ağın Katolik tarafı daha eskidir ve birçok bakımdan daha merkezidir. En önemlisi de geç ortaçağ kilisesi yüzyıllardır parçalara ayrılmaktadır. Papalığın Hıristiyan Avrupa üzerinde teokratik iktidar girişimi, 1200’lerin ortasında zirveye ulaşmıştır; sonrasında başta Fransa ve İspanya olmak üzere güçlenen ulusal devletler, papalığı kendi ulusal güçlerinin aracı haline getirmek için mücadele etmiştir; diğer devletler de gittikçe ulusal olarak örgütlenen kiliselere yönelerek buna karşılık vermiştir. 1400’lerin başında Cusanus’un öne çıktığı konsey hareketi, kilisenin merkeziliğinin ortadan kaldırılması ve demokratikleştirilmesine yönelik birçok örgütlü girişimden biridir. Reform, politik ve dinsel güç üzerinde uzun bir çatışmalar ve yeniden yapılanmalar dizisinin yalnızca göz alıcı bir epizodudur.
Sayfa 658Kitabı okudu
Bir kadının çocuk doğurması gerektiğini belirten Katolik Kilisesi'nin ilkelerine rağmen ebeveynlerim, dünyada zaten yeterince insan olduğuna karar verdiler. Bir aile kurmak için kendi çocuklarını doğurmanın gerekli olmadığı konusunda anlaştılar....
Sayfa 135 - Saroo BrierleyKitabı okuyor
Reklam
"Kadınların konuşmaması lazım. Zira dudakları, insanlara büyük sıkıntılar yaşatan Havva'nin lekesini taşır. " Sekiz asır sonra bugün, Katolik Kilisesi hâlâ kadınların kürsüye çıkıp konuşmasına izin vermiyor. Köktendinci Müslümanlara kadınları sünnet ettiren ve yüzlerini örttüren de aynı korku. Ve olası bir tehlikeyi atlatmış olmanın rahatlığı, çok tutucu Yahudilerin güne şöyle mırıldanarak başlamasına neden oluyor: "Beni kadın olarak yaratmadığın için sana şükürler olsun, Tanrım."
Doğu ile Batı arasındaki kültürel ve dilsel farklılıklar (Doğu teolojisi köklerini Yunan felsefesinde buluyordu, Batı teolojisi ise Roma hukukuna dayanıyordu) Hristiyan doktrininin birbirinden farklı şekillerde anlaşılmasına neden oldu. Özellikle papalıkta önceliğin kime ait olduğu ve kutsal ruhun baba ve oğuldan teşekkül etmesi konusunda belirgin bir tartışma vardı (Roma Kilisesi kutsal ruhun teşekkülünde oğlun rolünü de kendi dini ilkelerine dahil ediyordu). 1054 yılında Papa IX. Leo'nun Latinceyi, Konstantinopol Patriği Michael Cerularius'un da Yunancayı kendi bölgelerinde kullanmaya başlamalarıyla ayrılık doruk noktasına ulaştı. Bu durum iki kilisenin resmî görevlileri üzerinden birbirlerini aforoz etmelerine neden oldu. Konstantinopol daha sonraları Doğu Ortodoks Kilisesi olarak anıldı. Batı Kilisesi Roma Katolik Kilisesi'ne dönüştü. Bu iki kilise arasındaki çatlak hiçbir zaman onarılamadı (1965'te karşılıklı aforozların kaldırılması ile iki kilise arasındaki diyalog yakın dönemde yeniden başlamıştır).
“En hoşgörüsüz kilise olan Roma Katolik Kilisesi, dine hizmet etmiş bir kişinin aziz mertebesine çıkarılması sırasında bile bir “şeytanın avukatı” nı çağırır ve sabırla dinler.”
1840'larda Filistin'deki Ortodoks ve Katolik kiliseleri birbirleriyle gırtlak gırtlağa boğuşmaya başladılar. Bunlar, dıştan bakınca dini cemaatler arasında dahili kült meseleleri yüzünden hiç eksik olmayan sıradan çekişmeler gibi görünüyordu. Örneğin Betlehem mağarasıran anahtarlarını kim taşıyacak, Kutsal Mezar Kilisesi'nin kubbesini kim tamir edecek, İsa'nın doğduğu kiliseye Fransız armalı gümüş yıldız konulabilir mi, konulamaz mı? Tüm ülkelerde bu tür tartışmalar genellikle şehir valileri tarafından karara bağlanırdı, ama Filistin'de tam aksiydi. Ortodoksların arkasında Rusya, Katoliklerin arkasında Fransa'nın başını çektiği tüm Avrupa kıtası vardı. Filistin'in hâkimi ise Osmanlı sultanı idi. Sultanın tebaası arasında on milyon kadar Ortodoks, bir kaç yüz bin de Katolik vardı. Dolayısıyla Filistin'deki ruhani ağırlığın Ortodoksların elinde olması son derece mantıklıydı. Üstelik Filistin'in Müslümanlar tarafından ele geçirilmesinden önce VII. Yüzyıla kadar Hristiyanlıkta kutsal sayılan şeylerin tamamı Roma'nın değil, Bizans İmparatorluğu'nun kontrolünde idi.
Sayfa 306 - SELENGE YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Sert ve bencil despotlar insanlığa büyük hizmet sunabilirler: VIII. Henry'nin Papa ile olan mücadelesinde olduğu gibi;21 Cromwell'in, aklı kadar, takıntılı tutkunluğunda da olduğu gibi;22 Rus çarlarının gaddarlığında olduğu gibi; 1789 yılı Fransası'nın kral katleden fanatizminde olduğu gibi. Bir yıllık hasadı mahveden dondurucu soğuk, ekin biti ve çekirgeyi de yok ederek yüz yıllık hasadı kurtarır. Savaşlar, yangınlar ve kıtlık kaskatı rutini kırar, yozlaşmış soyların, maraz dolu batakhanelerin zeminini temizler, yeni insanlara hoş bir alan açar. Şeylerin kendilerini düzeltme eğilimi vardır; çürümüş bir sistemi yerle bir eden savaş, devrim veya çöküş her şeyin yeni ve doğal bir düzene girmesini sağlar. 21 İngiltere kralı VIII. Henry'nin (1491 - 1547) Vatikan ile olan çekişmesi sonucunda 1534 yılında İngiltere Kilisesi, Katolik Kilisesi'nden ayrılarak bağımsız olur. 22 İngiliz tarihinin önemli figürlerinden inatçı, sert ve kararlı Oliver Cromwell (1599- 1658), İngiliz İç Savaşı sırasında parlamentocu kanatta yer alarak krallığın zayıflamasına giden yolda ön plana çıkar, daha sonra dönemin İngiliz siyasetinde başlıca isim haline gelir.
Şaşırtıcıdır ki, batıl inanç diye tanımlanan astroloji, Okültizm ve onların alt dallarıyla uğraşanlarla en çok mücadele ettiğini öne süren Katolik Kilisesi ve onun başı papalardan bazıları hem astrolojist hem de Okültisttiler. Bu kadarla da kalmamışlardı. Aralarından bazıları Kilise tarafından tehlikeli bulunarak yasak­lanmış gizli yeraltı örgütlerine de üye olmuşlardı. Örneğin Papa 23. John (1410-1415) bir anti-papa idi ve kendinden önceki anti-papa 5.Aleksander gibi o da Okült siyasetiyle çok içli dışlıydı.
Sayfa 145 - ALFA Yayınları | 18. Basım 2014Kitabı okudu
Türkiye'nin son Katolik kilisesi olarak inşa edilen Saint- Antoine Kilisesi tüm ihtişamıyla Beyoğlu'nun kozmopolit kültürünün kalelerinden biri olarak çanlarını çaldırmayı sürdürmektedir.
Sayfa 38 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
E pur si muove! Yine de dönüyor!
Coelestium yani Göksel Kürelerin Devinimi'ni yayınlıyor. Kitap yıldırım etkisi yaratıyor. Kopernik, Batlamyus'un astronomi sistemini elinin tersiyle itip Güneş'in Dünya'nın etrafında dönmediğini tam aksine Dünya'nın Güneş'in etrafında dön- düğünü söylüyor. İlerleyen yıllarda Giordano Bruno, Johannes Kepler ve Galileo Galilei onun ayak izinlerini takip ettiler ve güneşmerkezliliği yeni referans kozmolojik model olarak benimsettiler. Bu devrim, bir süre bilimin gelişmesini destek. ledikten sonra dogmaları yalanlanınca hazırlıksız yakalanan Katolik Kilisesi'nin şimşeklerini bu değişime önayak olan bil- ginlerin üzerine çekti. Kopernik ölümünden biraz önce çalışmalarını yayınlama cesareti gösterirken Bruno Roma'da bir meydanda halkın gözü önünde yakılacak ve Galilei engizisyon mahkemesinde fikrinden vazgeçtiğini söylemek zorunda kalacak. Efsaneye göre mahkeme salonundan çıkarken İtalyan bilgin dudaklarının arasından şu ünlü kelimeleri mırıldana- cak: "E pur si muove!" Yine de dönüyor!
Sayfa 156Kitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.