"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Bence dünyanın en güzel romanı budur... Evet, kabul ediyorum, tamamen kişisel bir görüş bu ancak ben öyle olduğuna inanıyorum. Bu görüşe ilk sahip olduğumda henüz bir üniversite öğrencisiydim ve kitap okuma maceramın başlarında sayılırdım. Lakin aradan uzun yıllar geçti, aralarında hatırı sayılır miktarda roman da olan binden fazla kitap okumuş
Gidemedim bir türlü yanına. Gözlerindeki nefret o kadar keskindi ki kocaman soğuk bir sınır çizmişti etrafına. Ama yorgundu da, merhamete susamış aciz bakışları vardı hem davet eden hem korkan. Bekledim öylece, uzaktan izledim bir süre. Elimdeki hasta listesinde onun da ismi vardı. Tarafıma dirençli bulantı, kusma nedeniyle konsulte edilen genç
"... Böyle olmayabilirdi demenin hiçbir anlamı yok biliyorum. Ama böyle oldu. Böyle oldu ve müjdeler olsun, arkadaşlara da söyle, ben yavaş yavaş ölmeyi öğrendim. Boğazlı kazak ve kocaman bıyıklarımla dünyaya meydan okuduğum o günlerden, kırık gülümsemeleriyle yüreğimi kanatan, şimdi uzaklarda, artık kucaklayamadığım, ayrılığın planlarını sessizce ezberlediğim solgun bir kız kaldı. Ve o çanta, hep içimi sızlatan. Başını öne her eğişinde gençliğimi, yanağını öpmek için uzandığımda Ankara'yı ve ellerini koynunda kavuşturup her susuşunda İstanbul'u anlatan o kızdan, şimdi sıkıntılı bir yağmur, içimi ürperten bir kasım soğuğu ve söylenmemiş onca şey kaldı. Benden çok uzaklarda ve ne yazık, hep bana dair. Beni anlıyorsun değil mi? Ne kaldı bana çaresizliğimden başka, nereye gidebilirim, ne yapabilirim? Artık akşam kendini dayatıyor. Mektupların hiçbir hükmünün kalmadığı, hesap numaraları ve randevuların ezberlendiği soğuk akşamlar ve her seferinde yıkayıp kendimi alkolle, yaralarımı yaladığım o telefonlar... Bana yalnızca bunlar kaldı. Evet, artık akşam kendini dayatıyor ve ben çok yaşlandım. Ama müjdeler olsun, arkadaşlara da söyle, yavaş yavaş ölmeyi öğrendim..."
Kızım sana diyorum, gelinim sen işit.Nerde olursak olalım dilimiz bir.
🇺🇦🇹🇲🇦🇿🇲🇩🇹🇲🇰🇿🇰🇬🇺🇿🇹🇷
Kırım_🇺🇦 Qızım saña aytaman kelinim señ tiñle
Azerbaycan_ 🇦🇿Gızım sene deyirem, gelinim sen eşit.
Türkmen_🇹🇲Gızım sanga aydayıng,gelnim sen düş
Karaçay_ Kızım sana aytem, kelinim sen eşit
Balkanlar_ 🇧🇦🇭🇷🇲🇪🇲🇰🇷🇸Kızım sanga aytama, kelinim sen eşit
Kumuk_ Gelinim saga aytaman , kızım sen tıngna
Tatar _ Kızım sınga eytem, kilimin sin tıngla
Başkırt_ Kızım hinge eytem kilnem hin tıngda
Kazak_ 🇰🇿Kelinim sagan aytam, kızım sen tıngda
Karakalpak_ Kızım sagan aytaman , kelinim sen tıngla
Kırgız_🇰🇬 Keregim saga aytam, kelinim sen uk.
Özbek _ 🇺🇿Kızim senga aytaman, kelinim sen eşit
Yeni Uygurca _ Kızım sanga aytay, kilınım sen tıngla..
Aslında bu durum, cinsiyet ayırt etmeksizin her iki taraf içinde geçerli bir durumdur...
Çünkü bunun altında bilinenin aksine başka bir hikmet vardır...
Dikkat ederseniz saçlar çok olağanüstü derecelerde elektriklenir.
Eğer karanlıkta kazak giyer ya da saçlarınızı tararsanız aynanın karşısında saçlarından statik elektrik kıvılcımları