“ Hiçbir şey görmüyorum, yoğun bir sis içinde gibiyim, bir süt denizine düştüm sanki.” Burada bahsedilen körlük bildiğimiz körlüğe benzemeyen ve biyolojik herhangi bir sorundan kaynaklanmayan bembeyaz bir körlük. Aslında fiziksel körlüğün de ötesinde içsel bir körlük desem daha doğru olur. Çok ayrıntısına inmeyeceğim. Ansızın ortaya çıkan bu körlük bulaşıcı ve bir salgına dönüşüyor.
Körlükle beraber insanın içindeki iyiliğin ve kötülüğün de ortaya çıktığını görüyoruz sonuçta kör bir insana rahatça kötülük yapabilirsiniz :) Artık sahte iyiliklere gerek yok çünkü bunu görecek kimse yok. Kitabın ilgi çekici taraflarından biri görme yetisini kaybeden insanın her yönden ne kadar ilkelleşebileceğine tanık olmamız. Bu körlük her şeyin bitişi mi yoksa başlangıcı mı?
Kitabı okurken beni en çok etkileyen şey kendimi olayların içinde gibi hissediyor oluşum. Kitaptan her başımı kaldırdığımda gerçek dünyaya dönmem biraz zaman aldı diyebilirim. Basit bir olay örgüsünden ibaret gibi gözükse de fazlaca düşündürüyor. Bunda şu anki durumumuzun da etkisi olabilir. Tam karantinada okunacak bir kitap. Genel olarak akıcı. En başta bayağı heyecan uyandırıyor ortalarda durağanlaşıyor ama sonra tekrar sürükleyici bir hâl alıyor. Keyifle okunacak bir kitap