Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Kendinden çok eminsin."... "Oysa ben lafa değil, icraata bakarım."
Sayfa 370
"Bundan sekizyüz yıl önce bütün buraları atalarım yönetiyorlardı; akıllı, yüce, kurnaz ve gaddardılar; seçkin bir İspanyol soyundan geliyorlardı; savaşlarda sancakları açılırdı; kral onları hısım akraba sayardı; insanlar, kendilerine darağaçları kurulduğunda ya da savaştan dönüp de kulübelerinin yanıp kül olduğunu gördüklerinde onlara lanet yağdırırlardı. Çok geçmeden bir değişim başladı. İnsan yükselip gelişmiştir; ama eğer hayvandan gelip yükseldiyse, yeniden aynı düzeye inebilir. Atalarımın insanlığı üzerinde de yorgunluğun soluğu esti ve bağlar gevşedi; düşüş başladı; zihinleri uykuya yattı, tutkuları birden birbiri ardına uyandı, dağların arasındaki geçitlerden esen rüzgâr gibi sert ve kendinden geçercesine; güzellik hala kuşaktan kuşağa geçiyordu, ama insana yol gösteren zekadan da, yürekteki insancıllıktan da artık eser kalmamıştı; döl sürüyor, ete sarıp sarmalanıyor, et de kemiği kaplıyordu, ama hayvanların eti ve kemiğiydi bunlar ve kuş kadar beyinleri kalmamıştı. Şimdi sana gözümü karartarak anlatırken abartıyorum belki; ama bahtsız soyum için her şeyin nasıl kötüye gitmiş olduğunu sen kendi gözlerinle gördün. Ben, sanki bu umarsız çöküşe bir tepeciğin üstünden bakıyorum ve hem öncesi ve ardını, hem de neler yitirdiğimizi ve kaçınılmaz olarak daha da büyük çöküşe doğru gittiğimizi görüyorum."
Reklam
Bir zamanlar değmeyecek insanlar için kendini yorduğun, hak etmeyen insanlara değer verdiğin, güvenmemen gereken insanlara güvendiğin ve sevmemen gereken insanları sevdiğin, olur olmadık şeyler yüzünden kendini üzüp yıprattığın, almadığın fakat sürekli veren taraf olduğun, bir şeyler olsun diye sürekli tek taraflı uğraştığın, birileri mutlu olsun da, ben mutsuz olsam da olur dediğin için geçmişine dön ve kendinden özür dile. Dile ki aynı hatalara yeniden düşme. Düşme ki kendini bir daha üzme. En çok da kendini affetmelisin. Çünkü bütün bu olanlara sen izin verdin.
İlk "Canım" demek istediğinde ar etmiş dedem, "Hanım" dese "malım" demiş gibi olur diye korkmuş, "Vesile" dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onun içini, yüreğini, sevdasını fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. "Baksana" dese olmaz, "Bak hele..." demiş, devamını getirebilecekmiş gibi. Bakele dönüp bakmış. Dedem bütün söyleyeceklerini unutmuş, öylece kalmış.
"Şimdi, yorgunum ve yaralıyım, bana iyi gelecek şey biraz-" Julia onun sözünü kesti. "Yaralı bir adam için tek bir gerçek tedavi vardır." dedi ve yorganın altına gir- di. Onu tamamen sertleşene kadar okşadı sonra da ağ- zına aldı. Julia, aletinin çevresini dudaklarıyla sıkıca sarar- ken Clay inledi ve onu izleyebilmek için
Sayfa 148
Peki diğer pek çok şeye değer vermekten vazgeçmezsen ne olur? Asla özgür, kendine yeten, kendinden memnun, soğukkanlı birisi olamazsın. Kıskanç,haset biri olursun, seni bazı şeylerden mahrum edebilecek insanlardan sürekli kuşkulanırsın, değer verdiğin şeylere sahip olanlara komplolar kurarsın.
Reklam
Onsuzlukla nasıl başa çıkacağımı öğrenemeden beni kendinden ayırmıştı. Tıpkı yüzme bilmediği halde denize atlayan biri gibi kurtulmak için çırpınıyordum ancak onun aksine fevri davranışlarımın beni ölüme sürükleyeceğini çok iyi biliyordum.
Medeni Kanun'un 23. maddesi, kişiyi kendinden korumayı hedefliyormuş. Yani tam böyle değildir tabii de böyleymiş gibi algılamaktan çok hoşlanıyorum. Sen yokken kendimi kendimden korumakta güçlük çekiyorum. Kanun namına dön Osman, ben barışmak istiyorum.
Türk milleti ırkla tarif edilemez. Çok münakaşa edilmiş bir konudur; fitne tohumlarının yeşermesine de çok müsaittir. Söylediklerimizin doğru anlaşılmasını isteriz. Irk birliği milletimizi meydana getiren ortak unsurlardan biridir, fakat tarif unsuru değildir. Çünkü tarif unsuru, kendinden olanların hepsini içine alır ve kendinden olmayanların tamamını dışında bırakır. Türk milletinin ırkla tarif edilebilmesi için, esas alınacak fizikî özelliklerin Türkçe konuşan ve Türk soyuna mensubiyet şuuru taşıyan bütün fertlerde ortak olması gereklidir. Oysa, böyle bir tarifın imkânsızlığını anlamak için, Antropoloji ile uğraşmağa bile ihtiyaç yoktur; çok daha basit bir gözlem yeterlidir.
Aslında tesadüf eseri çıktı karşıma gecenin beş buçuğu sanki kasıtlı kalkıp ve seni okumam. Eğer öyle olduysa böyle kasıtlı uyanışlara ihtiyacım var. "...hiç üzülmedim, çünkü artık binlerce arkadaşım vardı, kitaplardan tanıdığım birçok üzüntü ve acı dolu yaşamla iç içeydim. Dostlarımı nerede arayacağımı biliyordum bundan böyle." diyor, Pablo Nerudo. Bende kitapları bulduktan sonra, dost aramayı bıraktım... İnceleme yapmayı çok sevmiyorum fakat yinede söylemeden edemiyeceğim, şiirlerin uzunluğuna rağmen hiç sıkılmadan okudum ve Pablo Neurdo gibi güzel bir şair daha ekledim kalbime. Fakat az okunması biraz üzdü açıkçası ben çok, severek okudum. Yeni şairler arıyordum, oda beni arıyormuşki karşılaştık. Şiir sevenler için güzel bir yapıt okumanızı tavsiye ederim. Bir kaç mısra bırakmak istiyorum: "Şimdi, Giysileri Kendinden fazla. Üstündekilerin Boşluğunda yaşıyor Bir evde yaşar gibi. Bedeninin" "Acılardan daha büyük bir yer yoktur Bir tek evren var, o da kanayan bir evren." "Dinleyecek birini arıyorum , Ama bu yıkılmışlığı ve acılar şölenini anlayan yok görünürde."
Reklam
"Hem olacak mı? Ya sadece hayal olarak kalırsa?.." "Inan nuyorsunuz," dedi. "Hem öğüt veriyor, hem öğütlediklerini ze inanmıyorsunuz! Hayal saydıklarımızın gerçekleşeceğini bilin, inanın buna. Yalnız dünyadaki olayları düzenleyen belirli yasalar olduğu için hemen gerçekleşemez bu. Psikolojik engelleri var bunun. Dünyayı
Sayfa 404 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Bir insan kendinden ne çok şeye sahip olursa başkaları onun için o kadar az şey ifade ederler.
Harf İnkılâbında da öyle oldu. Profesör Fuad Köprülü ve Prof. Şekip Tunç Beyler, lisâniyat kürsüsünün yedi sekiz lisan bilen Profesörü Avram Galanti ve onların etrafındaki diğer pro- fesörler Harf İnkılâbının aleyhinde olan tanınmış simâlardı. "Eğer bir milli kültür kalkınması mevzu-ı bahs ise, biz de Japonlar gibi, hemen hemen beynelmilel olmuş İngilizceyi yardımcı dil olarak kabul edelim ve ona göre Maarif Vekâletini teşkilatlandıralım. Bu yoldan maksada daha çabuk ulaşırız. Bu tarz, beynelmilel kültür münasebetleri için çok kolaylık sağlar. Sonra, bin senelik milli kültürümüzü, öyle kolayca yeni harflerle vücut bulacak kütüphanelere nakledemeyiz. Her ne kadar müsbet ve beynelmilel teknik ilimler için böyle bir düşünce vârit değilse de, bir milletin varlığı milli kültürü ile pâyidar olur. Maziden alakasını kesen bir millet görülmemiştir. Amerika'ya gelince, o milletler halitasıdır, milli kökten mahrumdur, orada ancak madde ve teknik ayaktadır ve bütün varlığını buna dayamıştır. Fakat beşerî duyguların, insani hislerin, ecdât, an'ane ve mefâhirin o cemiyette yeri yoktur, kendinden üstün başka bir kuvvetin zebûnu olduğu gün eşya mertebesine iner" gibi mulahazalar, Harf İnkılâbına muhalif olan zümrenin ileri sürdüğü tezdi. Eski hocalardan, değerli bir Şark lisanları âlimi olan Tâhir Nâdi Bey'e Harf İnkılâbı sorulduğu zaman: "Yeni harfler on beş günde öğretilen bir çocuk oyuncağıdır, eski harfler ve imlâsı on beş senede öğrenilen bir ilimdır" diye cevap veriyordu.
Sayfa 92
İçinde tatminsizlik var. Bence birşeyi ihlal ettin veya kendinden esirgedin.. sanki çok yiyip de hiç A vitamini almamış gibisin neredeyse. Aç değilsin, ama açlıktan ölüyorsun…
Sayfa 178Kitabı okudu
Bence bu kendini beğenme illetinin esası, kendinden pek fazla hoşlanmak, kendi kendine hayasızca aşık olmaktır. Bunun en iyi devası kendinden söz etmeyi yasaklayan ve böylece bizi kendimiz üzerinde düşünmekten büsbütün alıkoyanların dediklerinin tam tersini yapmaktır. Gurur insanın düşüncesindedir; söze dökülen onun çok küçük bir parçasıdır.
Sayfa 8
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.