Siyonizmin işgal altındaki Beytül Makdis'i/Kudüs'ü özgürlüğüne kavuşturmak için harekete gecen ilk savaşçılar arasında bir Katolik piskoposu görüyoruz, ama maalesef aramızdan bir kişi dışında hiçbir aydına, hiçbir bilgine rastlayamıyoruz.
Oysa hem kadın, hem de işçi bütün düzen, uygarlık ve kültürlerde zillet, hakaret ve yoksulluğun alabildiğine üzerlerinde odaklaştığı insan simalarıdır. Bunların elini öpmek! İşte her yer de horlanan bu insanların elini öpüyor Peygamber...
Eğer insan türünün gelişimine inanıyorsak, hem insanın düşünsel özgürlüğüne en küçük bir müdahale hem de düşünce ve girişimlerin çeşitliliği karşısında tahammülsüzlük bir faciadır.
Hz. Muhammed, bir Allah yerine, ilahlara tapan Kureyş müşrikleriyle savaşıyor. Müşrikler, "Bu adamın Kbrahim'in Kabe'sine saygıyı ve kendileriyle Allah arasındaki şefaatçileri ortadan kaldırmasından" korkuyorlar!
Özgürlüğü isteme, sevme ve arama boyutu, insanı donukluktan, tembellikten, gafletten ve dış güçlere boyun eğip kulluk etmekten kurtaran en büyük faktördür.
Yönü olduğunda ise eğiliminin hangi tarafa, zıtlığının hangi tarafa olduğu bellidir. Onun açısından bütün dünya kuzeye, güneye, doğuya ve batıya sahiptir.
Hâlbuki bizim çok ileri bir dinimiz vardır. Dinimiz en azından tarihi açıdan, Hinduların dininden iki bin yıl daha ileri, daha gelişmiş ve daha mükemmeldir. Fakat bizim elimize düştüğü için, hor ve sefil bir görünüme bürünmüştür.