Benim için açıklık içermeyen bir sevgi olamaz. Sevgi, kendini açmak, olduğun gibi göstermek, karşıdakini değiştirmeye çalışmadan, olduğu gibi kabul etmek, anlamak ve sevmek değil de nedir? -Alice Miller
456 syf.
10/10 puan verdi
Edebiyat ve eleştirel okuma...
Berna Moran'ın amacı edebiyat üzerine düşünceleri açıklığa çıkarma üzerine.Bir sanat olayında rol oynayan dört unsur var burda.Sanatçı,eser, okur ve toplumdan meydana geliyor. "Sanatın özünü eserin başka şeylerle ilişkisinde değil de doğrudan doğruya eserin kendisinde arayan biçimci kuramlar var Bunlara göre sanat eserini diğer yapıtlardan
Edebiyat Kuramları ve Eleştiri
Edebiyat Kuramları ve EleştiriBerna Moran · İletişim Yayınevi · 2021937 okunma
Reklam
182 syf.
·
Puan vermedi
Duygusal manipülasyon ve Selvi Boylum Al Yazmalım İlişkisi
"Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu. Sevgi emekti." Selvi Boylum Al Yazmalım... İlyas ve Asya Aşkı... Niye hiçbirimiz Cemşit'i hatırlamayız? Asıl emeği veren, her koşulda elini bırakmayan, gerçekten Asya'yı seven, kendisinden olmayan çocuğunu koşulsuzca sahiplenen o değil midir? Kimimiz Asya doğruyu yapmadı aşk yerine sevgiyi
İkili İlişkilerde Duygusal Manipülasyon
İkili İlişkilerde Duygusal ManipülasyonPascal Couderc · İletişim Yayıncılık · 20211,624 okunma
Bir tren garında ölen Rus edebiyatının dev ismi Tolstoy’un Ders Niteliğinde 17 Sözü: 1. Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar. 2. Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın, ya da yaşamadım diye ağlamayacaksın. 3. Bozuk para insanın cebini
Sektör sattıran algoritmayı keşfetti: Kitap değil, kitap simülasyonu
2000’lerin başında çok satan bir kitap söz konusu edildiğinde iyi edebiyat olup olmadığı konuşuluyordu; şimdinin çok satanlarının edebiyat olup olmadığını tartışıyoruz… Ama sonuçta bu kitapların da çokça seveni, okuyanı var… Bunu gözardı edebilir miyiz, “edebiyat değil” diyerek geçebilir miyiz? Niye böyle oldu? Ve yeni tür yazın ve bu ekonomik
Milliyetçilik Psikolojisi
20. yüzyılın bize öğretmiş olduğu bir ders varsa, o da kesinlikle güç ve milliyetçilik tehlikesi hakkında olmalıdır. Defalarca olduğu gibi, liberaller, sosyalistler ve enternasyonalistler bu güçlere ve yoğun mantıksızlıklara karşı savunmasızca yakalanırlar. George Orwell 1941 yılında milliyetçilik hakkında şunları yazmıştır: “…belirgin bir kuvvet
Reklam
Suyu durdurmanın yolu yok. Belki sen var sanıyorsun ama hayır yok. Su senden önce de aktı seninle ve seni taşıdıktan sonra da akacak. Su senin gibi herkesi önüne katıp taşıyacak. Su seni beni ve bütün alemi kendi hızıyla yoluna katacak. Sen de fark edebilirsin. Bazen o kadar çok plan yapıyorsun ki hayatın senin için açmaya çalıştığı yolu tıkıyorsun. Su akmak istiyor sen inatla izin vermiyorsun. Anlara, insanlara, yerlere ve eşyalara sıkı sıkı tutunuyorsun. Hepsi akmak istiyor “hayatta bırakmam” diyorsun. Olmuyor diyor, olması gerekeni engelliyorsun. Belki de çekmen gereken kapıyı yıllardır inatla, inatla itiyorsun. Kabul et herşey belirsiz her şey geçici. Kabul et ve artık teslim ol. Kontrol altına almakla uğraşma, alamazsın bırakmak zorundasın. Sen ne kadar bırakmazsan o kadar yorgun o kadar kayıp ve o kadar zarardasın ve lütfen unutma teslimiyetin olduğu yerde kaygı olmaz. Gerçek teslimiyet en ufak kaygının bile barınamadığı bir odadır. Su seni önüne katmış götürürken başına geleceklerden endişe etmek suyun gücünü inkar etmektir ve kaygı insanoğlunun sahip olduğu en kof en içi boş ve en bencil halinin suretidir. Bir kez bıraktın mı kendini olanlara hayallerinden de öte bir hayat yaşayacaksın.
Bir soylular kesimi vardır ki, ismini çocukluğundan başlayarak, hiç kimsenin elinden alamayacağı kişisel bir avantaj olarak görmeyi öğrenmiştir (benzerleri veya daha soylu olanlar, bu ismin değerini oldukça kesin biçimde bilirler); bu kesim, birçok burjuvanın kayda değer bir sonuç alamadan, sadece kabul görmüş fikirler beyan etmek, sadece kabul gören kişilerle görüşmek yolunda gösterdiği çabayı göstermesi gerekmediğini, çünkü bu çabanın kendisine bir şey kazandırmayacağını bilir. Buna karşılık, hemen altında yer aldığı prens veya dük ailelerinin gözünde kendini yüceltme kaygısı taşıyan bu soylular kesimi, bunu başarabilmek için ismine içermediği bir şeyi, soylulukta eşit olduğu durumda üstün gelmesini sağlayacak olan şeyi eklemesi gerektiğini bilir; yani, bir siyasi nüfuz, edebiyat veya sanatta şöhret ya da büyük bir servet. Burjuvaların rağbet ettiği faydasız köy soylusundan, herhangi bir minnet uyandırmayacağını bildiği bir prensin kısır dostluğundan esirgediği emeği mason bile olsalar, büyükelçiliğe gelmesini sağlayabilecek, seçimlerde kendisine destek olabilecek politikacılara, sanat ve bilim alanlarına “nüfuz etmesini” kolaylaştıracak, ağırlığı olan sanatçı ve bilginlere, kısacası kendisine yeni bir şöhret kazandırabilecek veya kârlı bir evlilikte başarı sağlayabilecek herkese bol bol harcamaktan çekinmez.
Sayfa 10 - Yapı Kredi Yayınları, 31. Baskı, Çev. Roza Hakmen
Ben kadınım.
Kadın erkek eşit mi? Eşit değil mi? Eşit değilsek neden değiliz? Eşitsek neden sürekli ayrımcılığa uğruyoruz? Bu çoğumuzun yaptığı tartışmadır. Muhakkak kadın erkek ilişkimizde veya arkadaş çevremizde. Hukuk kurallarına baktığımız zaman hukuken de eşitiz aslında. Yani kanunda eşit gözüküyoruz. Fakat dünya ekonomik formu 2016 yılında yaptığı
135 syf.
·
Puan vermedi
O kadarda çekingen olma çekingen insanların zaman zaman duymak zorunda kaldığı bir cümledir bunu söyleyenlerin çekingen olması mümkün değil aksi oldaydı bunun pek mümkün olmadığını bilirlerdi birisine spontene ol yada gül demek gibi birşeydir spontene olmak yada gülmek tek tuşla olmuyorsa çekingenlikte tek komutla kurtulunabilen bir davranış
Kendine Güven
Kendine GüvenRita Steininger · İletişim Yayınevi · 2019133 okunma
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.