Kestirip atmak güç ya, kimi yazarın dilinde söyleyişin en incesini sözcüklerin birer ok gibi art arda fırlatılması sağlar; kimininkinde ise bir karasu gibi akış. Benim dilim çiçek dermek üzere eğilip kalkan bir gövdenin yumuşaklığına, dalgalanışına ulaşmalı.
en küçük bir umut bir bazen büyük acılar verir ve tıpkı şimdi olduğu gibi daha fazla zarar vermeden kestirip atmak en iyisidir.
Reklam
"İyi adımlar atmak ve mutluluğunda yanında olmayı çok isteriz..." Kolumla Kamer'i dürttüm. "Öyle değil mi canım?" "Ya,"dedi Kamer, boş vermiş bir sesle. "Yatıp kalkıp en mutlu gününde yanında olmayı hayal ediyorum, emin ol." Gözlerimi devirdim. Hakan, "Bundan şüphem yok zaten,"dedi. Kamer memnuniyetsizce hamurdanırken Hakan, "Buradakileri de bekliyorum,"dedi. "Var ya hani sizin değer elemanlar." "İşçi mi arıyorsun lan kendine, dingil?" diye sordu Kamer. "Eleman ne?" "Lafın gelişi," diye kestirip attı Hakan. "Üslup kralıymış gibi bir de bana laf anlatıyorsun." "Lan oğlum, sen yine kaşınıyorsun bak!"
Sayfa 425Kitabı okudu
"Hayır sözcüğü bana, yaralayıcı ve açık bir kapı bırakmadan işi bitirici bir özelliğe sahipmiş gibi geliyor. Karşımızdaki insanla aramızdaki ilişkiyi anında kesip, kopartıyor. Oysa "evet", insanlar arasındaki iliş­kileri geliştirici, yapıcı ve birleştirici bir özellik taşıyor. Karşı­nızdaki insan farklı bir görüşte bile olsa, sizinle olan ilişkisin­de bir kopma olmuyor. Bu nedenle görüşünüz "hayır" bile olsa, onu "evet" ambalajında sunun. "Hayır" diyerek, kestirip atmak yerine: "Evet, tamamen size katılıyorum, ama..." ya da "evet bu çok doğru, ancak..." gibi yaklaşımlarda bulunmak, size hedefe ulaşma yolunda yardımcı olur.
_Faşizm, tüm yetkilerin tek kişide toplandığı baskıcı ve gerici bir sistematiktir. _Her insan faşisttir. İnsanlar aldatılmadı. Sadistçe, faşist diktaları arzuladılar ama Neden? _Freud, “Ruh Çözümlemesi” adını verdiği özel bir yöntem keşfederek, ruhsal yaşama egemen olan etkenleri buldu. Freud’un buluşları, evrensel ve ölümsüz ahlak değerlerinin
General ile tartışması ve Atatürk'ün tarih bilgisini aşağılaması
General benimle konuşup bilgiçlik satmağa başlayınca ben de Nizâm-ı Âlem tayfasından olduğumu hatırladım. Vazifemiz ilkokul çocuğundan devlet başkanına kadar eksiklü, yazıklu kim görürsen düzeltmek, nizama sokmaktı. Generali de ıslaha kalktım. Ama fazla bir şey yaptım sanmayın. Sadece tarihten, tarih metodundan bahsettim. Komutan, Hititler çağına ait tarihi ve Volter’vâri bir roman olan “Dalkavuklar Gecesi” nereden aldığımı soruyordu. Buyrun da laf anlatın bakalım! Tarihle tarihi roman hakkında bilimsel bir nutuk çekmeğe mecbur oldum. Benim özenerek verdiğim konferansa karşı: “Atatürk’ün tarihinde senin yazdıkların yok!” diye cevap vermez mi? Atatürk’ün tarihi dediği şey, vaktiyle liselerde okutulan, baştanbaşa yanlış olduğu meydana çıktığı için sonradan bırakılan mahut dört ciltlik tarihti. İlk Cumhurbaşkanı emriyle yazıldığı için ona izafe olunması adet hükmüne girmişti. Birdenbire, tarih hakkında en iptidai fikri bulunmıyan birisiyle karşı karşıya olduğumu anladım ve işi kökünden kestirip atmak için: “Atatürk tarihçi değildi.” Diye cevap verdim. Tabiî bu söz generale göre küstahlıktı. Gözleri faltaşı gibi açılarak: “Atatürk senin bildiğinin on misli tarih bilirdi!” dedi. General bu sözüyle beni Atatürk’e rakip durumuna sokmuştu. Fakat durum Atatürk’le bir tarih imtihanına girmeme elverişli değildi. Sözün gelişi imtihana girsek bile o bana Miken medeniyetini, bende ona Kür ad ve Yabgu Çiçi’yi soracaktım. Anlaşamıyacaktık.
Sayfa 15 - PDFKitabı okudu
Reklam
67 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.