Teşekkür Ederim...
Aynı kelimelerin farklı anlamlara gelmesi ne garip. Bir teşekkür ederim ile insanın içinde çeşitli heyecanlar peyda olurken, başka bir teşekkür ederimle hüzünler yeşeriyor. Merhaba heyecanı veren teşekkürler elveda busesi olup kanatıyor içimizi kimi zaman. Kırdıklarımız, kırıldıklarımız... Hepsi bir teşekkür ederimin içine sığabiliyor. Bağırıp çağırmaktan daha çok incitiyor bazı teşekkürler, bilmiyorsunuz. Öfke dolular. Hayal kırıklığı dolular, vazgeçiş dolular. Yankısı kalıyor kulaklarda. Her çınlamada başka bir hatıra geliyor insanın aklına, daha da acıtan. “Beni gör, ben buradayım” diye haykıran eylemleri bir teşekkür ile görmezden geliyoruz. Görmek mi istemiyoruz, görmekten mi korkuyoruz? Yoksa kestirip atmak mı istiyoruz?
İnsan ne kadar acı verirse versin ne kendinden kaçabiliyor, ne de içi boş teşekkürlerden. Öyleyse ben bugün kaçmaktan vazgeçiyorum. Kabul ediyorum. İçimde türlü türlü teşekkürlerin savaşı var. Bu savaştan yara almadan çıkmak da mümkün değil, biliyorum. Savaş bitse de; tıpkı yağmur durduktan sonra yapraklardan damlamaya devam eden yağmur taneleri gibi, yaralar kanamaya devam edecek. Ancak ben bu yaraların sarılabileceğini de biliyorum. Zaman alacak, izler kalacak ama yaralar kapanacak. Ve ben bir savaştan sağ çıktığım için değil de, o savaşta aldığım yaraları iyileştirdiğim için kendime teşekkür edeceğim.
-Ş.A.