452 syf.
2/10 puan verdi
Kesinlikle puanlarını hak eden bir roman değildi. Sürekli bir şeylerin bekleyişi ile okudum romanı ve her bir bölüm bittiğinde de hüsranla doldum. Evet 1890'ların İnglitere ve Amerikasından alınan kesit oldukça detayıyla ele alınmıştı. Yaşam tarzı, ilişkilerin işleyişi, sosyal ve ekonomik yapı. Özellikle konut dekorasyonu ve moda konusunda detaylar zirvedeydi. Ama karakterler bazında ben derin bir boşluk hissettim. Kim kimi ne boyutta seviyor, kim aslında ne denli güçlü ya da ne denli yıkılmış ya da ne denli bayağı hep biraz daha davranışsal, sözel tasvirlerle pekiştirilmesine ihtiyaç duydum.Karakterleri gözümün önünde canlandırma konusunda da verilen doneler yetersizdi. Bir bakıyorsunuz kızın saçları şöyle muhteşem endamı böyle muhteşem bir bakıyorsunuz kız güneş nedeni ile yüzünü buruşturduğunda korkunç bir görünüme bürünüyor! Olayın özünde tabi ki Amerikalı bir genç kızın İngiltere'de düşes olma yolculuğu vardı ama bu süreci gerçek kılan ise kızın aşkıydı. Ne yazık ki büyük mücadelelerle ilerleyen bu aşk hikayesi de okuyucuyu doyurucu değildi.Dediğim gibi düşes romanı benim için hüsranla dolu bir romandı.
Düşes
DüşesDaisy Goodwin · Ephesus Yayınları · 201150 okunma
ANNABEL LEE--Edgar Allan POE Seneler,seneler evveldi; Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı,bileceksiniz İsmi Annabel Lee; Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten Sevmekden başka beni. O çocuk ben çocuk,memleketimiz
Reklam
268 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Son derece güzel bir polisiye roman. Bir idam mahkumunun idam töreninde çok içkili olduğundan cellatlar bir hata yapar ve idam iptal edilir. Bunun yüzünden Kızıl Çember denen çete ortaya çıkar. Bu çetenin reisinin kim olduğu bilinmemektedir ve pek çok ciddi suç işlemiştir. Thalia Drummond adındaki bir kız da bu işe girer. Soruşturmayı psikolojik güçleri olan hafiye Derrick Yale ve müfettiş Parr yönetmektedir. Öldürülen zenginlerden birinin oğlu olan Jack Beardmore ise Thalia'ya aşıktır ve işin peşini bırakmaz. En sonunda Parr işi çözer. Katil hiç beklenmedik birisidir. Zevkle ve soluksuz okunan bir roman.
Kızıl Çember
Kızıl ÇemberEdgar Wallace · Türkiye Yayınları · 19444 okunma
Seni de vururlar bir gün ey acı.. Uçuşup durduğun kanatlarından Sazın sözün türkülerin tükenir Ellerin koynunda kala kalırsın Şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı Gül açan yüzlerimizde Göğeriyor rengin senin de Biz seni ta eskilerden tanırız Hani göğüslerimize taş olur inerdin Avuçlarımızda Hira dağıydın Al atların tan yerine ayarlanmış
Acı seni de vururlar bir gün ey acı uçuşup durduğun kanatlarından sazın, sözün, türkülerin tükenir ellerin koynunda kalakalırsın
Atatürk'ün Adalet'i... Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak
Reklam
ANNABEL LEE Seneler, seneler evveldi; Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı,bileceksiniz İsmi Annabel Lee; Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten Sevmekden başka beni.
CEMAL SÜREYA "Y" SİNİ NASIL KAYBETTİ??? BİRDEN FAZLA HİKAYESİ OLAN BU "Y"NİN EN SEVDİĞİM HİKAYESİ ŞU: Cemal Süreya ve Sezai Karakoç üniversitede sınıf arkadaşıdır ve sınıflarında 'Muazzez Akkaya' isminde bir de kız varmış. İkisi de bu kızı gizliden gizliye severlermiş. Sınıfta gün boyu aynı kıza duydukları ilgiyi birbirlerine anlatırlarmış. Hatta Muazzez'e yazdıkları şiirleri birbirlerine okurlarmış. Sonra bu aşk, zamanla kızışmış ve birbirlerine 'ben elde ederim, sen edersin' derken 'kim elde edecek?' diye iddiaya tutuşmuşlar. Kaybeden büyük bir bedel ödeyecek demişler. Ve bu bedel ömrü boyunca üzerinde kalacak. Bedene fiziksel bir zarar olmayacak diye de karar kılmışlar. Ve sonunda adını değiştirmeye gelmiş olay. Cemal Sürey(y)a kazanırsa ;Sezai Karakoç'un soyadı 'Karkoç' olacak. Sezai Karakoç Kazanırsa ; CemaL Süreyya'nın soyadı 'Süreya' olacak. Tahmin ettiğiniz gibi kızı Sezai Karakoç elde eder ve onunla çıkmaya başlar. Cemal Süreyya da gidip tek 'Y' harfini attırır soyadından... İşte Süreyya'dan Süreya'ya geçiş dönemi böyle olmuştur. Peki sonrasında ne oldu? Muazzez Akkaya Sezai Karakoç'un kendisi ile bir iddia sonucu çıktığını öğrenir. Biraz da sorunları olan Muazzez bunu kaldıramaz ve okulu bırakıp ve memleketi olan Geyve'ye gider. Sezai Karakoç bu duruma çok üzülür ve Muazzez Akkaya'ya ithafen Mona Rosa'yı yazar. Şair Karakoç,1950 yılında Mülkiye'de öğrenci iken yazmıştır ancak 2002 yılına kadar yayımlanmamıştır.
Her yer puttu; üstelik bu putlar cahiliye Arabistandaki gibi taştan tahtadan değil, etten kemiktendi. İnsan kendisine dahi kendisi ile kavga etmeden teslim olmamalıyken, kimileri tereddüt etmeden birilerine kul köle oluyorlardı. Diplomayla belgeyle tezle evrakla resmi mühürle adam olunduğunu sanılıyordu… Birileri birilerine kim olması gerektiğini
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.