Uzun zamandır okumak istediğim bir eserdi Martın Eden. Denizci ve işçi sınıfına mensup olan ana karakterimiz Martın, hayatını diğer etrafında ki insanlar gibi eline geçen 3 kuruş parayı yeme,içme,barınma gibi masraflarına harcayan; argo konuşan, kavga eden bir genç. Olay Martının bir sokak kavgasından kurtardığı zengin çocuğun yemek daveti üzerine evlerine gidip çocuğun ablası Ruth'a aşık olmasıyla başlıyor. Ruth'u olağanüstü güzellikte tanımlayan ve adeta ona bir tanrıça sıfatı yükleyen Martın; evde gördüğü ve daha önce okumuş olduğu kitaplar hakkında kızla konuşma fırsatı buluyor ve daha sonra aşık olduğu kızı elde etmenin yazarlık olacağını bu yüzden herkesten daha çok okuması ve yazması gerektiğini,onların üniversite sıralarında öğrendikleri bilgiyi martın kitaplardan öğrenebilmek için gece gündüz, pes etmeden çalışmaya başlıyor. Daha öncesinde hiçbir erkekle münasabeti olmayan Ruth ise Martını ilk gördüğü anda tabiri caizse yabaniliğinden etkileniyor. Etrafında daha önce Martın gibi bir erkek bulunmayışı, onu daha çekici hale getiriyor. Bu iki kahramanımız zamanla birbirlerine karşı olan duygularına itiraf edip bir nişanlılık sürecine giriyor. Fakat burada Ruth, yetişme tarzı ve bulunduğu ortam sebebiyle Martını değiştirmeye, onu kendisi şekillendrimeye çalışıyor çünkü kızımız sevgilisini etrafına olduğu gibi gösterip onunla olmak istediğini net bir şekilde söyleyebilecek kadar iradeli ve güçlü değil. Bundan sonra ki olaylar Martının çabası ve geldiği nokta olarak devam ediyor fakat şunu söylemeden geçemeyeceğim en umutsuz anlarda defalarca kez baştan okunması gereken bir yapıt.