Nedir beni sarıp sarmalayan bunca şey? Ben kimim? Şu "ben, ben" denilen miyim ben; eğer öyleyse bu "ben" ile nereye gidiyorum? Yapıp ettiğim nedir, hem ben burada ne yapıyorum, ne yapmalıyım? Sürekli bunları sorup durdum kendime; ayaklarım hep o duvarın önünde çakılıp kaldı. Hep kapalı çıktı çaldığım kapılar.
Şarkıların yetmediği bir an vardır;
Şefkatli odaların, terbiyeli derslerin,
Yıldızlarla göz göze sigara içmenin,
Aşk kederiyle yücelmenin yetmediği bir an:
Büyüme sancısı, kimim ben?
En derin korkumuz, yetersiz olmamız değildir.
En büyük korkumuz, sonsuz güce sahip olmamızdır.
Kendi karanlığıımızdayken kendi ışığımızdan şüpheye düşeriz.
Kendimize sorarız: “Ben kimim ki ışıl ışıl, coşkulu, sevilen ve harika biri olayım?”
Siz Tanrı’nın bir çocuğusunuz.
Eğer kendinizi kısıtlarsanız, bu dünyanın işine yaramaz.
Eğer etrafınızdakiler güvensiz hissetmesin diye kendinizi küçültürseniz bunun aydınlanmayla hiçbir ilgisi olmaz.
İçimizdeki Tanrı’nın ihtişamını gerçekleştirmek için Doğduk. O, sadece içimizden bazılarında değil, her insanın içinde yer alıyor.
Kendi ışığımızın parıldamasına izin verdiğimizde bilinçsizce diğer insanlara da aynı şeyi yapmaları için izin veriyoruz.
Kendi korkumuzdan kurtulduğumuzda bizim varlığımız, müdahalemiz olmadan diğerlerine özgürleştirecek.
Nelson Mandela, Güney Afrika Eski Başkanı
"Ben kimim?", "niçin varım?", "hayatımın anlamı ne?" gibi sorular insanın doğuştan getirdiği önemli sorulardır. Tarih boyunca insanlar bu sorulara birey ve toplum olarak farklı cevaplar vermişlerdir. Buldukları cevapları önemsemişler ve bunları temel alan inanç ve değerler üstüne yaşamlarını kurmuşlardır. Yaşadıkları hayatın olabilecek en anlamlı hayat olduğuna inanarak kurdukları düzeni gerektiğinde hayatları pahasına savunmuşlardır.