"Bu yıl öğretmenlik yapamayacağıını size söylemeye gel­dim," dedi. "Zamanım yok. Her şeyi bütün yılı üniversitede geçirebilecek gibi ayarladım." Varner kalkmadı. "Bu daha birinci yıl. Gelecek yıl ne ola­cak?" "Bıçkıayı da ayarladım. Gelecek yaz oraya gideceğim yine. Ya da başka bir şey." "Elbette," dedi Varner. "Ben de düşünüyordum bu konuda. Çünkü buradaki okulun ekimin birine dek açılması gerekmez. O zamana değin sen de Oxford' da kalıp oyunu oynarsın. Sonra gelir okulu açarsın, derslere başlarsın. Üniversiteden kitaplarını da getirirsin buraya ve derslerine çalışırsın. Oyunu oynaman gereken günde yine Oxford'a döner oynarsın ve bırakırsın gör­ sünler kitaplardan kendi başına öğrenip öğrenemediğini, ya da bilmek istedikleri her neyse onu. Sonra yine buraya okula dö­nersin; bir iki gün geciksen de olur. Yolculuğu sekiz saatte yapa­ bilecek bir at da veririm sana. Buradan Oxford'a kırk mil bile yok. Sonra, ocak ayında babanın sözünü ettiği sınav zamanı gel­ diğinde buradaki okulu kapatır, oraya gider, bitirene değin ka­lırsın. Sonra burada okulu martta kapatır, yılın geri kalanını yi­ne orada geçirirsin, istersen öbür ekimin sonuna dek. Sanırım insan gerçekten istiyorsa yalnızca kırk mil ötedeki sınıfıyla, faz­la zahmet çekmeden başa baş gidebilir. Ne dersin?"
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
“Gittiğinden beri yedi milyon kırk sekiz bin sekiz yüze kadar saydım. Bu kadar zamanda sağlanabilmiş olmalısın. Her tarafı arıyorum. Bulamıyorum, ümidimi kaybediyorum. Saklambaç oynamak uzun sürüyor. Tamam, hadi, kazandın, çık artık saklandığın yerden. Artık oynamak istemiyorum. Çık neredeysen, sen kazandın. Çık ne olur, kaybettim, her şeyi kaybettim.”
Sayfa 44 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İlk paragrafta vurulursun bazı kitaplara..
Yakında seksen iki yaşında olacaksın. Boyun altı santim kısaldı, olsa olsa kırk beş kilosun ve hala güzel, çekici, arzu uyandırıcısın. Elli sekiz yıldır birlikte yaşıyoruz ve ben seni her zamankinden çok seviyorum. Sadece benimkine değen bedeninin sıcaklığıyla dolan, kahredici bir boşluk taşıyorum göğsümün tam ortasında yeniden.
Gittiğinden beri yedi milyon kırk sekiz bin sekiz yüze kadar saydım. Bu kadar zamanda saklanabilmiş olmalısın. Her tarafı arıyorum. Bulamıyorum, ümidimi kaybediyorum. Saklambaç oynamak çok uzun sürüyor. Tamam, hadi, kazandın, çık artık saklandığın yerden. Artık oynamak istemiyorum. Çık neredeysen, kazandın. Çık ne olur, kaybettim, her şeyi kaybettim.
Yemekhanenin beyaz duvarları, her birinde farklı bir alıntı yazan renkli kağıtlarla kaplı. Bunların arasında Joseph Proudhon'un meşhur tiradi da var: "Yönetilmek gözlenmektir; incelenmek, kurcalanmak, idare edilmek, güdülmek, kontrol edilmek, hapsedilmek, evcilleştirilmek, nasihat dinlemek, kısıtlanmak, değerlendirilmek, yargılanmak,
Sayfa 133Kitabı okudu
"halkın ahlak düzeyinin barometresi gibi davranan sağduyulu gazeteler, bininci kez her türlü şerrin kaynağı, kökeni ve nedeni olarak gördükleri toplumdaki ahlaki çöküntü meselesine parmak bastılar, buna karşın, kırk sekiz saat içinde, ülkenin tüm sınır bölgelerinden benzer uygulamalarla ilgili haberler yağmaya başladı."
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.