Koşuyolu'nda emekli maaşıyla girdiği bir huzurevinde her gün iki şişe şarap içerek ölmeyi beklemektedir. Çünkü yaşam bazı insanları böyle umursamazca tükürür ; onlar da, tükürük olmanın yapışkan şanına merhaba uyarak, böyle kenarda bir yere tutunur kalır.
Tutunamayanlar'ı ise uzun, komik olmayan bir fıkraya benzetmişti ; kimi bölümleri çarpıcıydı, ama sayfalar laf kalabalığıyla, sızmayla, bayat espriyle kaynıyordu. Tamamını okuyamadı
Hiç kimseye kızmayacaktı. Öfke, insanın elini ayağını bağlıyordu ; insan, gücü varsa, canını sıkan şeyi silip ortadan kaldırmalıydı ; yoksa en az zarara uğrayacağı yolu seçerek yaşamına sarılmalıydı.
Zaten bunların hiçbiri para etmez diyor adam kitapları göstererek. Niyazi Gümüş, gülümseme de şaşırıyor, adamsa konuşmaya devam ediyor. " Bir kıymetleri olsa burada olmazdı hiçbiri. İnsanlar zamanlarını çok ucuza satıyor. Çok"
Niyazileşme lütfen. Toplumun McDonaldlaştırılması diye bir şey vardı ya hani, ben de Toplumun Niyazileşmesi diye bir makale yazacağım ; sinik insan sevmez, içten pazarlıklı, mankafa insanların kendi aleyhlerine yaşattıkları bir düzen..