Herkes için herhangi bir ayrıntı olan şey, onun gözünde yaşamın tüm anlamını yükleniveriyor. Her kare onun gözünde köşelerini keskinleştirerek bir iç kanamasına dönüşen imgeler haline geliyor.
Sürekli kurduğum bir düş vardır: Öldüğümü düşünürüm. Bu düşte beni kendi ölümümden çok, ölümümü duyan arkadaşlarımın tepkileri ilgilendirir. Onların ilk tepkileri, üzüntüleri, şaşkınlıkları. O denli kaptırırım ki kendimi bu düşe, bir zaman sonra ölmekten vazgeçer, neşelenmeye başlarım. Sanki onların tepkileri beni yeniden hayata bağlardı.
 Her şeyi denedim. Yalnızlığından kurtulmak için, çoğalmak için, başka bir hayat, daha anlamlı, daha doğru bir hayat kurmak için. Şimdi de sabri deniyorum. İyi değilim doktor.
Kültür bu kadar umutsuz bir şey miydi? Her şeyi anlıyor, herkesi tanıyor, her sorunu kavrıyor, yani kavraya anlaya yaşlanıyordum. Anlamak yorgunuydum. Bu yüzden kimseye kızamıyordum.