Nothomb'un kitaplarını geçen yıllarda okumuş, çok sevmiştim, yine kendine has metniyle karşılaştım. Bu defa Açlık metaforunu kendi yaşam hikâyesine yedirerek anlatmış. Sadece yeme-içme açlığıyla değil farklı konulardaki açlıktanda bahsediyor. Çocukluğundan, ergenlik donemine kadar yasadığı ilginç anılarını anlatırken, bulunduğu kentlerin özelliklerini, yaşam biçimlerini de kendince eleştiriyor. Diğer kitaplarinda olduğu gibi bu kitabında da kitaplara duyduğu ilgiden bahsediyor, okuduğu kitaplarin karakter elestirisini yaparken kendinden de bir seyler çıkarıyor. Metaforu seven, gezmeyi, yeme-icme kulturunu sevenlerin beğeneceği bir kitap olabilir.
henuz tanışmayanlar en az bir kitabını okusun derim. Benim değişmeyen favori kitabım hâlâ; Katilin Temizliği kitabıdır. Kara Sohbet, Kıran Kırana kitaplarını da çok sevmiştim.