Bir tarafta işçiler vardı: Aç, üşümüş, işsiz; haydutlara ve polis coplarına karşı çıplak elleriyle direniyorlardı. Diğer taraftaysa gazeteler, polis ve devletin bütün gücü tarafından desteklenen, açlık ve üşümek nedir bilmeyen patronlar.
Örgütlü işçi sınıfı, kendi kadınlarını endüstri temelinde örgütlemelidir. Politika endüstrinin usagidir sadece. Plütokratlar kendi kadınlarını örgütlemiş. Onları oy hakkı, içki yasağı ve hayır işleriyle oyaliyorlar.
"Siz oy hakkına karşısınız!"
"Sınıfıma özgürlük getirecek hiçbir şeye karşı değilim," dedim. "Fakat kadınlara oy hakkı için samimiyetle çalışan siz kadınlara karşı açık sözlü olacağım. Coloradolu kadınların iki kuşaktır oy hakkı var ama yine de Colorado'da emekçi kadın ve erkekler kölelik altında yaşıyor. Eyalet, Colorado Demir ve Petrol Şirketi'nin ve onun yan şirketlerinin kölesidir. Maden sahiplerinin bir toplantısında bulunmuş bir adam şunu anlatmıştı: Madenlerde sorun çıktığında, birkaç kadın sağda solda madenciler adına seslerini yükseltti diye, bir işletmeci, kadınların oy hakkını ellerinden almayı önermiş. Bir diğer işletmeci ayağa fırlayarak haykırmış: 'Allah aşkına! Ne diyorsunuz siz! Kadınların oy hakkı olmasaydı işçiler bizi çoktan mağlup etmiş olurdu.’”
Ölüler Waldheim mezarlığına gömüldü ama davaları onlarla birlikte gömülmedi. Sekiz saatlik iş günü için, daha insani koşullar ve ilişkiler için verilen mücadele insanlar arasında yaşamaya devam etti ve hala da yaşıyor.