Ahmet Cevdet Paşa, feodalite çağında Avrupa toplumunun “Asilzâdeler”, “Din adamları” ve “Halk” olmak üzere üç sınıftan meydana geldiğini söyler. Paşa'ya göre asilzâde ve din adamları, her türlü imtiyaz ve müsaadeye sahiptiler. Oysa, halkın bir kısmı esir, bir kısmı da esir gibi hor ve aşağılanmış kabul edilip insan bile sayılmazdı. Paşa, feodalitenin kaldırılmasıyla ancak, halkın hürriyetine kavuştuğunu ileri sürer. Ona göre, bu olumlu gelişmenin arka planında Haçlı Savaşları sebebiyle doğudan devredilen İslâm dünyası model ve pratiği vardır. Avrupa toplumları “insanlık onuruna saygı”yı da yine İslâm toplumlarından öğrenmişlerdir.
Hükümdar veya hanedan siyasi prestijini koruyup güçlendirmek için asabiyeti canlı tutmak zorundadır. Aksi halde, daima pusuda bekleyen başka bir asabiyet gurubu, güç üstünlüğünün kendisine geçtiğini anladığı anda hakimiyeti ele geçirebilir. Çünkü mülkün kaynağı ve kuruluş sebebi olan asabiyet, egemen olmak için zora başvurmayı gerektirir.
Böylelikle, devlet ve toplumların başlıca varlık sebeplerinin dayanak noktasını oluşturduğu anlaşılan asabiyet kavramı, hem devlet ve toplumun kuruluş ve devamını sağlamakta hem de tarih içindeki gelişimi sonucunda degişime uğramaktadır.