En Eski Aile Savaşları kitaplarını, en eski Aile Savaşları sözleri ve alıntılarını, en eski Aile Savaşları yazarlarını, en eski Aile Savaşları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yapıların toprak damları, kızgın saçlar gibi de olsa, gene de serin yerlerdi. Uzanıldığında yataklara, bu kez de gökyüzündeki yıldızlar, bir kol uzaklığında görünürdü, bozkırın Urfalı insanlarına.
"Eee, hışım ona yakışmaz da kime yakışır allesen? Uykumun ara yerinde öyle bir vurdu ki, arı sokmamış yüzüme, gözüme. Ben ağlarım, çocuklar ağlar. Yıldızlar yerlerinden oynayıp dökülürler patır patır...
Haline bakıp üzülme oğlum. Bir yere bak, bir göğe bak. Sekiz karısından sonuncusuydu babanızın anası. Allah nur içinde yatsın. Ondan bir önceki vızvız mı vızvız...
Hele babanızın polisliğinin ilk günleri var ki... Bak sen nerden nereye... Utandıydı ilk günler sokağa çıkmaya. Ben de utandıydım ilk mantoyu giydiğimde... İşte o zaman bildiydim utanmak nedir, ne değildir.
Gülümsedi. Belki de bir anne için patron, ne yüreği, ne de beyniydi. Patron olan çocuklarıydı... Kuşkusuz onları görmeden, onlarla vedalaşmadan gitmek istemiyordu dünyadan.
Harran toprağında yeşermiş bir çocuktu annem. Bu topraklarda dal-budak salmıştı. Sanki bu, bir insan karnı değildi. Bir yer yüzüydü. Bir oğul Oğlu Viyana'daydı. İki kızı Harran'daydı. İki çocuğu da İstanbul'daydı. Bir karın toprağı, böylesine savrulabilir miydi?
Bir terazi düşünün, bir gözü sevginin olsun , bir gözü benim olsun... sendeki gözü altınla, pırlantayla dolu bile olsa, eğer, öteki gözünde, salt sevgi varsa ve bu göz benimse, sen gene de kaybedensin kadınım...
Bin tanklı, zırhlı bir ordunun üzerine, sopayla yürümek değil mi sevgiyi savunmak?.. Taşlanan evimizin kırılan camları dibinde sabaha kadar, el ele tutuşup gülümsemek değil mi delilik?..