Fenike, dağlara yaslanmış yarımadalar ve adalar üzerine yerleşmiş, sanki kendisine düşmanca davranan karaya yabancı kalmak ister gibi duran küçük limanların meydana getirdiği bir kıyı şerididir.
Dicle ve Fırat üzerindeki taşımacılığın Mezopotamya'nın büyümesinde ve zenginleşmesinde birinci planda rol oynadığı rahatlıkla ileri sürülebilir.
(Nehir üzerinde kullanılan kayıkların en büyük yardımcısı, şişirilmiş ve birbirilerine bağlanmış tulumlardan yapılan sallar oldu. Bunlara yüklenen eşya akıntı boyunca taşınır, iş bitince havası boşaltılan bu tulumlar eşek sırtında geri gönderilirdi.)
Rönesans Floransa'dan yayılacaktır. Roma'dan ve muzaffer İspanya'dan çıkan barok sanat, kuzeyin protestan ülkelerini ve bütün Avrupa'yı kaplayacaktır. Tıpkı İstanbul camilerinin, özellikle Süleymaniye'nin İran ve Hindistan'da taklit edildiği gibi.
Fenike yaşamının merkezi, her iki Akdeniz'in de birleşme noktası denilebilecek Kartaca'ya kaydıve Fenike uygarlığı burada devam etti; tıpkı benzeyen ve benzemeyen yönleriyle, Avrupa Uygarlığının sonradan Amerika'da devam etmesi gibi.
Akdeniz demek, birbirine baglı deniz ve kara yolları demektir; el ele vermiş küçük, orta, büyük kentler ve yollar, bitip tükenmeyen yollar, kısacası bir gidiş geliş, bütün bir ulaşım sistemi demektir.
Yayla yolları, silinmez ya da hiç değilse silinmesi güç izler gibi kırlara nakşolmuştur. Tıpkı insanların yüzlerinden yaşamları boyunca silinmeyen yara izleri gibi...