Sarıklı İhtilalci

Ali Suavi

Mithat Cemal Kuntay
6.8/10
5 Kişi
23
Okunma
3
Beğeni
2.051
Görüntülenme
“Tapılan Suaviler’den sövülen Suaviler daha çoktur. Bu Suaviler lafa ve yazıya muhtaçtır. Yazısız, lafsız ayakta duran bir tek Suavi vardır ki, İstanbul’da ilk sivil ihtilalin ilk şehidi olan Suavi’dir. Bu ölümün tek mükâfatı dört sayıdır: 3495. Suavi’nin bir asker şehidi gibi resmini Askerî Müze’nin duvarına asan el, bu resmin arkasına o numarayı koydu. Bu el, Askerî Müze Müdürü rahmetli Muhtar Paşa’nındır: Bazan bir milletin borcunu bir kişi öder. Fakat Suavi, Askerî Müze’ye girmesine rağmen askersiz bir ihtilalde öldü. Ve bu sivil ölümün hususiyetini bozmamak ister gibi, onu mavzerle ve kasaturayla değil, sopayla öldürdüler. Suavi, medeni kahramanlık tabirini, Türkçe’ye, kendi kanıyla tercüme etti. Bu ölümün destanını, şiirin büyük sesine bırakıyorum. Benim yazdığım, vesikaların Suavi’sidir.” Üç İstanbul ve Mehmet Akif’ten sonra Mithat Cemal Kuntay’ın bir ölümsüz eseri daha hak ettiği yerde...
248 sayfa
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

·
Puan vermedi
Kitabı okumadım.yalnız özetinden bir kahraman gibi anlatılıyor diye düşünüyorum.ve eğer öyleyse bu kitabı okumaya gerek duymuyorum.Çünkü Ali Suavi bir kahraman değil bir haindir.
Ali Suavi
Ali SuaviMithat Cemal Kuntay · Oğlak Yayınları · 201423 okunma
248 syf.
6/10 puan verdi
Türk inkılabına ilham veren ve Türk aydınlanmasının ilk meşalelerinden birisi olan ender şahsiyetlerden birisidir Ali Suavi. Çok fazla tenkide maruz kalmış, kimine göre kahraman, kimine göre hain, kimine göre serseri, kimine göre allame, kimine göre inkılab şehididir. Herkes kendi cihetinden tefsir etmiştir adeta. Mithat Cemal Kuntay'da bunlardan birisidir. Ali Suavi husûle getiren fikri aksiyonundan ziyade şahsi sergüzeştini ele almıştır. Yaşadığı zamandaki ilmi ve içtimai yapıyı, siyasi iklimi, nereden gelip nerelere uzandığını ele almıştır. Başladığı mücadele onu çok farklı yerlere sürüklemiştir. Muallimlik, muharrirlik(gazetecilik), saray müşavirliği, mekteb-i sultani (Galatasaray) müdürlüğü yapacak; azil, sürgün, takibat hepsini yaşayacaktır. Sarıklı olup softa olmayıp gayet aydın ve reformcu olması ona çok farklı bir şöhret kazandıracaktır. Kendisi gibi inkılab mücadelesine giren Namık kemal ve Ziyâ paşa münevver zatlar ile yolu kesişecek bir dönem Yeni Osmanlılar cemiyetinde birlikte hareket edeceklerdir. Fikri ayrılıklar yaşanır ve hasmane tavır alırlar bir birine karşı. Çırağan vakası ile hayatı son bulur. Mithat Cemal Kuntay Ali Suavi'yi hayatından, yazılarından ve şahitlerinden aldıkları ile bir portresini çizmiştir. Anlatımı güzel okunmaya değer bir biyografik eser. Tavsiye ederim. İyi okumalar
Ali Suavi
Ali SuaviMithat Cemal Kuntay · Oğlak Yayınları · 201423 okunma
248 syf.
8/10 puan verdi
Abdülaziz'in padişahlığı zamanında Dersaadet Yoklama Kalemi'nde üç yıl kâtip, Bursa Rüştiye Mektebinde muallim-i evvel, Simav'da Rüştiye Mektebinde muallim-i evvel, Filibede Rüştiye Mektebinde muallim-i evvel ve kendi yazdığına göre Ticaret Mahkemesi Reisi. II. Abdülhamid'in padişahlığı zamanında Yıldız Sarayında Mütercimîn Cemiyeti âzasından. Mekteb-i Sultanî Müdürü. - Cami kubbesinin altında ilk defa siyasi konferans veren, tarihli ve coğrafyalı ilk salnameyi yapan, Hukuku'ş-şevari ismiyle fakihlerin fikirlerini toplayarak Türkçe Belediye Kanunnamesini yazan ve dini devletten ayırmak isteyen sarıklı bir ihtilalciydi. Devletimiz için, gerek Rusya'ya karşı koymak, gerek düvel-i muazzama sırasında bulunmak, gerek bekâ ümit etmek, ne kâğıt üzerine asker alayları yapmakla olur, ne de saray önüne saksı gibi zırhlı gemiler dizmekle olur. Ancâk ıslahat ile olur diyerek, millî mücadelenin başına mahlû V. Murad'ı geçirip memleketi Rus'tan kurtarmak isteyen bir ihtilalciydi. Bu yolda sivil bir aksiyoner olarak Yedisekiz Hasan Paşa'nın sopasıyla Çırağan sarayında şehit olmuştur. Bunların haricinde Suavi ile dost olanlar başlarına türlü belalar almışlardır. Sami Paşa oğlu Bâki Bey, Suavi'nin çok dostudur diye, Çırağan Vak'ası'ndan sonra Kastamonu'ya sürülmüştür. Sami Paşa oğlu Necip Paşa, padişah damadı olacakken olamamış ve buna sebep Çırağan şehidinin dostluğu olmuştur. Eğinli Said Paşa da Suavi'yi seviyor diye saray müşirliğinden Ankara valiliğine atılmıştır.
Ali Suavi
Ali SuaviMithat Cemal Kuntay · Oğlak Yayınları · 201423 okunma

Yazar Hakkında

Mithat Cemal Kuntay
Mithat Cemal KuntayYazar · 10 kitap
Mithat Cemal Kuntay, (1885, İstanbul - 30 Mart 1956, İstanbul), Türk yazar, şair ve hukukçu. Yazdığı vatanseverlik şiirleri onu Türk edebiyatının en tanınmış hamaset şairlerinden birisi yaptı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış dönemini konu edinen, Üç İstanbul (1938) adlı ilk ve tek romanı ile ünlendi. Biyografi yazarlığı yönüyle de tanındı. Yaşamı 1885 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Mithat Cemal, İşkodra’dan gelen bir ailenin oğludur. Babası Selim Sırrı Bey, annesi Rumeli’nin Tırhala Kasabası’ndan Samiye Hanım’dır. Henüz çocukken annesinin okuduğu Cezmi romanı ona ilk edebiyat zevkini verdi. Orta öğrenimini Aksaray’daki Mekteb-i Osmaniye Rüştiye’sinde, Saint Joseph Lisesi’nde başladığı lise öğrenimini Vefa Lisesi’nde tamamladıktan sonra Mekteb-i Hukuk’tan birincilikle mezun oldu. 17 yaşındayken babasını kaybedince 10 kişilik ailesinin geçim yükünü üstüne aldı ve öğrencilik yıllarında gazetecilik, özel öğretmenlik, daha sonra avukatlık yaparak bu yükü taşımaya çalıştı. Aynı dönemde ilk şiirlerini dergi ve gazetelerde yayımladı. İleride yakın dost olacağı ve biyografisini yazacağı Mehmet Akif ile 1903 yılında tanıştı. Bu tanışma, onun sanatını ve düşüncelerini etkiledi. Padişaha jurnal edildiği için 1906’da bir süre tutuklu kaldı. Mehmet Akif’in II. Meşrutiyet’ten sonra yazdığı İstibdat adlı şiiri, bu olayın hatırasına Mithat Cemal’e ithaf edilmiştir.[3] Mehmet Akif ile birlikte yazdığı ‘Elhamra’ adlı şiiri ve ‘Acem Şahına’ adlı manzumeyi Resimli Kitap’ta yayımladı. Acem Şahı, şair olarak ününü arttırdı. 1908 yılında kazandığı imtihan sonucu doktoraya başlayarak, hukuk idaresi dersi vermekte olan İbrahim Hakkı Paşa’nın asistanı oldu. Eğitimini tamamladığında Türkiye’de ilk hukuk doktoru ünvanını aldı. Bir süre “hukukta hitabet” dersleri verdikten sonra sınav kazanarak Adliye Nezareti Özel Kalem’ine kâtiplik görevine başladı, zamanla müdür yardımcılığına yükseldi. Kısa bir süre Birinci Hukuk Mahkemesi üyesi olarak yargıçlık yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında hükümetin Çanakkale Cephesi’ne gönderdiği 40 kadar şair arasında Mithat Cemal de yer aldı. Savaş yıllarında çıkartılan Harp Mecmuası’nda hamasi şiirlerini yayımladı. Milli Mücadele yıllarında da hamaset şiirleri yazmaya devam etti. 30 Ağustos Zaferi’nden sonra yazdığı ‘Vatan Hisleri’ adlı şiirinin son iki mısrası TBMM’de Mustafa Kemal tarafından okundu: Ölmez bu vatan farz-ı muhal ölse de hattâ / Çekmez kürenin sırtı bu tâbât-ı cesîmi (Ölmez bu vatan varsayalım ölse bile / Çekmez dünyanın bedeni bu kocaman tabutu). Bu olay, ününü birden arttırdı. Mithat Cemal, 1923 yılında noterliğe başladı. Beyoğlu 4. noterliğine tayin edildi ve 1956 yılında yaşamını yitirinceye kadar noterliği sürdürdü; Türkiye’nin en uzun süre noterlik yapan hukukçusu unvanını aldı. 1950 seçimlerinde CHP listesinden Çorum milletvekili adayı olduysa da seçilemedi. Hicaz Valisi Ahmet Ratip Paşa’nın torunlarından Naile Hanım ile evlenen Kuntay, çok sevdiği eşini genç yaşta yitirdikten sonra tekrar evlenmedi. Naile Hanım (1895-1945) ile evliliğinden Vedat (1918-2011) isimli tek bir oğlu ve fotograf sanatcisi Lale Tara tek torunudur. Kuntay akciğer kanseri nedeniyle 30 Mart 1956 günü İstanbul’da hayatını kaybetti. Kabri Karacaahmet Mezarlığı’ndadır. Edebi Yaşamı Mithat Cemal’in yayımlanan ilk şiiri, Çırçır Suyu’nda başlığını taşır. 1901 yılında Malumat Dergisi’nde çıkmıştır.[3] Sırat-ı_Müstakim Dergisi ve Tercüman-ı Hakikat gazetesi’nde yayımlanan şiirleri ile adını duyurdu. Tek şiir kitabı Türkün Sehnamesi'nde 82 şiiri yer aldı. Şiirlerinde aruzu ustaca kullandı. Ağır bir dille sahip olan şair, dilini zamanla sadeleştirmiştir. Vatan ve millet sevgisi temalı epik ve lirik şiirleri yazdı. Hiciv türünde de şiirler yazdı, aşk temasını hemen hemen hiç işlemedi. Hiçbir edebi topluluğa katılmadı. Çınaraltı dergisinde 1943-1944'te yayınlanan son dönem şiirlerinde Yahya Kemal Beyatlı'dan da etkilendiği görüldü. Oyunlarında yalın bir dil kullandı, yurt sevgisi konusunu işledi. Yazdığı tek roman olan Üç İstanbul, onun en önemli eseridir. Eser, II.Abdülhamit II. Meşrutiyet ve Mütareke yıllarının İstanbul'unu anlatır. Eserin, yazarın hayatını yansıttığı söylenir. Roman, 1983 yılında TRT tarafından televizyon dizisi olarak çekilmiştir. Monografileri, titizlikle düzenlenmiş birer belgeler kitabı gibidir. Kuntay, ayrıca edebiyat araştırmaları yapmış, Fransız yazarlardan tercüme eserler vermiş bir sanatçıdır.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.