Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

All About Space - Sayı 1 - 2021/01

All About Space

All About Space - Sayı 1 - 2021/01 Sözleri ve Alıntıları

All About Space - Sayı 1 - 2021/01 sözleri ve alıntılarını, All About Space - Sayı 1 - 2021/01 kitap alıntılarını, All About Space - Sayı 1 - 2021/01 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mars
Kızıl Gezegen çap olarak Dünya’nın sadece yarısı kadar olmasına rağmen, aynı miktarda kuru toprağa sahip.
Sayfa 89
Samanyolu'nu haritalayan Gaia uydusu
"Toplam 1.692.919.135 yıldız için konum ve parlaklık bilgileri toplandı.” Toplanan veriler ayrıca zamanla parlaklığını değiştiren 550.000'den fazla değişen yıldız hakkında bilgi içeriyor. 7,2 milyondan fazla yıldız için hız, 160 milyondan fazla yıldız için yüzey sıcaklıkları bilgilerine ve ayrıca Güneş Sistemi cisimleriyle ilgili ayrıntılı verilere sahibiz. Gaia başlangıçta beş yıllık bir görev olarak planlanmış olmasına rağmen, operasyonları sonlandırılmadı. ESA bu muhteşem uzay aracının görev süresini 2022 sonuna kadar uzattı. Sonrasında, aracın durumuna göre, bu sürenin 31 Aralık 2025’e kadar daha uzatılması bekleniyor. 2022’de, ilk beş yıllık görevden elde edilen verilere dayanan nihai bir katalog yayınlanması planlanıyor.
Sayfa 87
Reklam
BİR ROKET NASIL ÇALIŞIR?
Roket motorları temel bir ilkeden yararlanarak çalışıyor: Bir yöne madde fırlattığında, diğer yöne doğru bir güç oluşur. Buz pateni yapan bir çocuğun bir taş attığında geriye doğru gitmesi gibi, Dünya’nın yüzeyinden kalkan modern bir roket de momentumun korunması fiziğine dayanarak çalışıyor. Bir roketin verimli olabilmesi için alevinin de olması
Sayfa 74
Sıcak Jüpiter WASP-189b Gezegeni
“YILDIZLARIN ETRAFINDA BU KADAR SICAK OLAN SADECE BİR AVUÇ GEZEGENİN VAR OLDUĞU BİLİNİYOR VE BU SİSTEM AÇIKARA EN PARLAK OLANI”
Sayfa 83
Satürn’ün uydusu Titan giderek tuhaflaşmaya devam ediyor ve bilim insanlarının Dünya’nın ötesinde de yaşamın olabileceğine olan inancını azaltıyor. Titan, belki de Güneş Sistemimizdeki Dünya’ya en çok benzeyen yer, ancak bileşenleri farklı şekilde yer alıyor. Okyanusu yerin altında, yeryüzü şekilleri kaya yerine su buzundan oluşuyor, yağmur olarak organik bileşikler yağıyor ve atmosferi bizimkinden daha yoğun. Şimdi, iki yeni araştırma bulgusu ortaya çıktı: Titan’ın atmosferinde beklenmedik bir kimyasal bulunuyor ve bilim insanlarının daha önce tespit ettiğinden daha karmaşık yüzey olayları yaşandığına dair kanıtlara ulaşıldı.
SOLUCAN DELİĞİ AVI Bazı bilim insanları bu geçitlerin gerçek olduğunu yakın zamanda kanıtlayabileceğimize inanıyor; Güneş, yıldızlar, sen ve ben kadar gerçek. Bu egzotik cismin bilimsel adı Einstein-Rosen köprüsü ve bu isim aslında fikrin de nereden geldiği konusunda ciddi bir ipucu sunuyor. Solucan deliklerinin kökeni Albert Einstein’ın,
Reklam
Güneş bir beyaz cüce olduğunda Güneş Sistemi’ne ne olacak?
Güneş 4,5 milyar yıldır çekirdeğindeki zincirleme nükleer reaksiyonlar sayesinde Dünya’ya ısı ve ışık sağlıyor. Ama, Güneş’in nükleer yakıtı bittiğinde gezegenimize ve Güneş Sistemi’mizin geri kalanına ne olacak? Yaklaşık 5,5 milyar yıl sonra Güneş şişecek ve şu anki boyutundan 200 kat daha büyük hale gelecek. İç Güneş Sistemi’nin çoğunu (Merkür, Venüs ve muhtemelen Dünya’yı da) yutacak ve dış gezegenleri (Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün) kızartacak. Güneş, yakıt rezervlerini tamamen tükettikten sonra, dış katmanlarını atacak ve geriye Güneş’ten kalan ısıyla parlayan ve beyaz cüce adı verilen küçük, yoğun bir çekirdek kalacak. Bu dönüşüm, dış sistemde hayatta kalan gezegenler için bir dizi değişikliği başlatacak. Kısa bir yoğun radyasyon döneminden sonra, beyaz cüce hızla soğuyacak ve dış gezegenler de bu sefer donacak. Güneş’in dış katmanlarının kaybı aynı zamanda kütleçekimi dengesizliklerini tetikleyerek gezegenler, asteroitler ve kuyruklu yıldızlar arasında yakınlaşmalara yol açacak. Bu gezegenlerden bazıları beyaz cüceye tehlikeli bir şekilde yaklaşacak, bazıları ise sistemin dışına atılacak. Ancak tüm bu kaosa rağmen, gezegenler hayatta kalmanın bir yolunu hâlâ bulabilir ve hatta yaşamı destekleyecek koşullara sahip olabilir.
Sayfa 88 - Dr. Andrew Vanderburg, Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde yardımcı doçenttir
BİR ROKET NASIL ÇALIŞIR? Roket motorları temel bir ilkeden yararlanarak çalışıyor: Bir yöne madde fırlattığında, diğer yöne doğru bir güç oluşur. Buz pateni yapan bir çocuğun bir taş attığında geriye doğru gitmesi gibi, Dünya’nın yüzeyinden kalkan modern bir roket de momentumun korunması fiziğine dayanarak çalışıyor. Bir roketin verimli olabilmesi için alevinin de olması gerekiyor mu? Prensipte değil. Bazı küçük iticiler, bir uzay aracını amaçlanan rotasına itmek için yavaş bir su buharı sızıntısı kullanıyor. Büyük ağırlıkları uzaya götürecek roket motoru ise, inanılmaz bir itme kuvveti sağlamak için mühendislerin “kontrollü patlama” olarak adlandırdıkları şeyi yapar. Geriye ağır maddeler fırlatmaz, yüksek hızlı molekülleri vahşi bir akım halinde arkasında bırakır. Bu tür bir hızlı molekül çıkışı elde etmek için roket motorları bir mühendislik mucizesi gerçekleştiriyor. Bol miktarda yanıcı yakıt ve oksijeni yüksek hızlı pompalar aracılığıyla bir araya getiriyorlar.
Wilhelm Röntgen Nobel Fizik Ödülü kategorisi, astronomi ve astrofizik alanına katkılarda bulunan Albert Einstein, Marie Curie, Enrico Fermi gibi olağanüstü bilim insanlarıyla dolu; peki ilk Nobel ödülünü kimin aldığını biliyor musunuz? 1901 yılında ilk defa verilen bu prestijli ödülün sahibi, röntgen ışınları olarak da bilinen X-ışınlarını keşfeden, Wilhelm Röntgen oldu.
SÜPERDEV GALAKSİLER İçinde olduğumuz Samanyolu Galaksisi büyük; 100 bin ışıkyılı çapa sahip olan bu devasa yıldızlar diski, bir sarmal galaksiye göre büyük bir boyut. İçinde yaşadığımız galaksinin yerinde 20 kat daha büyük bir galaksi olduğunu düşünün. Böyle bir galaksi o kadar büyük olurdu ki, sadece civardaki Macellan Bulutları gibi küçük galaksileri içine almakla kalmaz, dış sınırları 2,5 milyon ışık yılı uzaklıktaki Andromeda’ya kadar uzanırdı. İşte bizden bir milyar ışıkyılından daha uzakta bulunan dev galaksi IC 1101’in boyutları bu kadar. Bu galaksi evrende bilinen en büyük galaksilerden.
Reklam
MAGNETARLARIN EKSİK BAĞLANTISI TESPİT EDİLDİ Araştırmacılar görünüşe pulsarlar ve magnetarlar arasındaki “eksik bağlantıyı” keşfetti. Pulsarlar, devasa yıldızların patlayarak ölmelerinden sonra geride bıraktıkları süper yoğun çekirdeklerinin meydana getirdiği, çok yüksek hızlarda dönen nötron yıldızlarıdır. Magnetarlar ise manyetik alanları normalden 1000 kat daha güçlü olan nötron yıldızlarıdır. Bilim insanları bu iki farklı tür nötron yıldızının ışınlarını farklı şekillerde yaydığını düşünmüşlerdi. Ancak yeni bir araştırma, bu ekstrem cisimlerin daha önce tahmin edilenden daha fazla ortak yöne sahip olduğunu gösteriyor.
Astronot Scott Kelly, uzayda aralıksız 340 gün kalarak bu alandaki önemli araştırmalara konu oldu. Çünkü Kelly’nin Dünya’da onu bekleyen tek yumurta ikizi vardı ve böylece tek yumurta ikizlerinin genetik benzerlikleri sayesinde uzayın insan vücuduna ne gibi etkileri olabileceği konusunda “bazı” cevaplar elde edebildik. “Bazı” kelimesini tırnak içinde kullanmamın sebebi, 340 günlük bir sürenin, örneğin Mars’a gidiş için geçecek minimum 6 ay ile karşılaştırınca pek de uzun olmaması. Özellikle radyasyon kısmı dikkate alınırsa! Uluslararası Uzay İstasyonu, Dünya’ya yaklaşık 400 km uzaklıktaki bir yörüngede hareket ediyor ve gezegenimizin koruyucu kalkanı astronotları korumaya yetmiyor. Öyle ki UUİ’de 6 aydan daha uzun süre maruz kalınan 50-2000 mSV aralığındaki radyasyon, ciddi bir kanserojen etkiye sahip. Hatta bu etki, Hiroşima ve Nagazaki bombalarından kurtulan yaralıların karşılaştığı radyasyonla (türü farklı da olsa) benzer bir tablo ortaya koyabiliyor. Sözün kısası astronot olmak ciddi fedakarlıkları ve riskleri beraberinde getiriyor.
Arecibo Teleskobu
Arecibo Gözlemevi’ndeki 305 metre çapa sahip olan Arecibo Teleskobu, 1 Aralık’ta çökerek tamamıyla kullanım dışı kaldı. ... Teleskop henüz ilk yılında bilimsel anlamda çığır açmaya başladı. ... 1964’te Merkür’ün dönme periyodunun 88 değil, 59 gün olduğu tespit edildi. Teleskoptan gerçekleştirilen gözlemlerle 1968 yılında nötron yıldızlarının varlığının ilk kanıtı ortaya konmuş oldu. 1990 yılında, Arecibo’da PSR B1257+12 pulsarını keşfeden Aleksander Wolszczan, 2 yıl sonrasında yaptığı devam gözlemlerinde, aynı pulsarın etrafında 3 gezegen keşfetti. Bu gezegenler, keşfedilen ilk ötegezegenlerdi. ... Arecibo Teleskobu, Dünya Dışı Zeki Yaşam Araştırması’nda da çok önemli bir role sahip. 1974 yılında teleskoptan ünlü Arecibo Mesajı yollandı. Arecibo Mesajı insanlık ve Güneş Sistemi ile ilgili bazı bilgiler içeriyordu. Mesaj toplam 210 byte büyüklüğündeydi ve Messier 13’e doğru 2380 MHz frekansta yollandı. Mesajın asıl amacı, olası zeki yaşam formlarıyla iletişim kurmaktan ziyade elimizdeki teknolojiyi iletişim kurabilmek açısından test etmekti.
Sayfa 10
“Bir roket şirketi kurmak karanlık bir labirentte koşmak gibidir; her çıkmaza girdiğiniz yerde, orada elinde tüfekle bekleyen bir adam vardır. Bu labirentten geçmeli ve doğru kararları vermelisiniz. Ama aynı zamanda, köşeleri dönerken çok dikkatli olmalısınız ve elinde silahla duran adamı görürseniz, yaptığınız şeyi durduracak ve yönünüzü değiştirecek cesarete sahip olmalısınız. Ancak sürekli durmak ve yönünüzü çok erken değiştirmek de olmaz, aksi takdirde asla labirenti geçemezsiniz.” Peter Beck- Rocket Lab’in kurucusu ve CEO’su
Sayfa 65 - #space
Kozmolojinin eskisine göre çok daha hassas ölçümlere sahip olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Evreni gözlemledikçe, daha hassas aletler ve gelişmiş veri indirgeme yöntemleri sayesinde, ortaya çıkan sonuçların tuhaf olmasının yanı sıra beklenti dışı olduğunu görüyoruz. Bu sonuçlardan en önemlisi, evrende gördüğümüz her şeyin (toz bulutları, asteroitler, gezegenler, yıldızlar, bulutsular, galaksiler ve galaksi kümeleri) şu anda hareket ettikleri gibi hareket etmelerini sağlayacak kütleye sahip olmadıklarını anlamak oldu. Bu sonuçları Standart Model ve Görelilik Teorisi ortaya koydu. Bu soruna muhtemel bir çözüm 1930’lu yıllarda, karanlık madde önerisi ile ortaya çıktı: ışık yaymayan ve soğurmayan bir madde türü. Böylece evrenin karanlık yüzü ortaya çıkmış oldu. Yakın zamanda, kütleçekimsel etkisi sayesinde, karanlık madde hakkında daha fazla şey öğrenmeye başladık. Karanlık maddenin evrendeki tüm kütlenin %23’üne karşılık geldiği bilgisi, bunlardan sadece bir tanesi. Karanlık maddeyi Einstein’ın denklemlerine uyguladığımızda, yıldızların oluşumundan, kümelerdeki galaksilerin bir arada durmasına kadar her şey yerli yerine oturuyor.
Geri13
60 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.