Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Anadolu Efsaneleri

Mehmet Önder

Anadolu Efsaneleri Gönderileri

Anadolu Efsaneleri kitaplarını, Anadolu Efsaneleri sözleri ve alıntılarını, Anadolu Efsaneleri yazarlarını, Anadolu Efsaneleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
143 syf.
6/10 puan verdi
Öncelikle kitabın yazım şekli hakkında bahsedeyim. Kitap Anadolu da geçen hepimizin bildiği hikayeleri basit bir dille anlatıyor. Dinlemesi kadar okuması da zevkli. Ama bir süre sonra insanı sıkıyor arada bir eline alıp bir hikaye okuyup tekrardan bırakılacak bir kitap elime aldığım kitabı kesin bitirmem gerekiyor diyen okuyucular bu kitabı okuyamaz. Keyifli okumalar..
Anadolu Efsaneleri
Anadolu EfsaneleriMehmet Önder · Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü · 19669 okunma
"ANADOLU'NUN KONUŞAN HALILARI Aslında Anadolu'da insanlar susar, yahut susmak zorunda kalırlarsa o zaman renkler, şekiller dile gelir. Sevgilisine sarı bir yağlık gönderen kızın sevdası yeğindir. Sararıp solmadadır. Yeşil murattır, aşkta karşılık bekler. Mavi umuttur, beyaz saadete, siyah mateme işaret. Al giyenin gönlü dolu, mor giyenin çoktur malı. Şekiller de mânalıdır, ayrı ayrı ifadeler taşır. Anadolu kadını bundan böyle tezgâhının başına oturdu mu tamamdır. Bir kitap dokur, onu o dilden anlayan okur. Buna halı derler, kilim derler. ..."
Sayfa 137 - Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Mehmed Önder, 1966, Ankara, ''Anadolu'nun Konuşan Halıları'' adlı efsaneKitabı okudu
Reklam
Anadolu kadını bundan böyle tezgahının başına oturdu mu tamamdır. Bir kitap dokur, onu o dilden anlayan okur. Buna halı derler, kilim derler.
Sayfa 137 - Türk Kültürünü Araştırma EnstitüsüKitabı okudu
Anadolu'da her pınar başı, bir hikaye taşı...
Sayfa 116 - Türk Kültürünü Araştırma EnstitüsüKitabı okudu
Ağrı Dağları
Halk, Van gölüyle Çıldır arasında biri büyük, diğeri küçük iki dağın yaratılışındaki hikmet nedir diye düşünmüş, taşınmış, şöyle bir efsane yakıştırmış. Biri küçük, diğeri büyük iki kız kardeş, hanım hanımcık geçinip gidecekleri yerde, habire, saç saça, baş başa döğüşürlermiş, döğüşmedikleri zamanda ağız kavgası yaparlarmış... Aylar yıllar kavga, döğüş ile geçmiş. El ağrısı geçer ama, dil ağrısı geçmez... Gönül sırçası artık çatlamış, tamir görmez. Bir gün birlikte, odun toplamağa gitmişler. Yolda birbirine söylemedik söz bırakmamışlar, odunlar toplanmış, çeneler yine kapanmamış. Demetleri yüklenmişler, hala ağız kavgası... Küçük kız belim ağrıdı, demiş, büyük tutturmuş:gözün ağrısın diye ilence başlamış, açmış ağzını yummuş gözünü... Küçük kızın tahammülü kalmamış, yürekten bir ah çekerek başlamış bedduaya: -Senin gibi ablam olacağına olmaz olsun. Dağ olasın, taş olasın, uzun uzun kış olasın. Başındaki beyaz yaşmağın kar, tependeki bulutun gür olsun... Belimdeki ağrı adın, seller, yağmurlar muradın olsun. Ablası durur mu?. O da bırakıvermiş odunu yere, vermiş veriştirmiş: -Senin gibi kardaşım olacağına taş olsun. Saçların çayır, eteklerin bayır olsun. Başın dilin gibi sivri, yamacın boynun gibi eğri, adın da benim gibi Ağrı olsun... Derken, bir gürültü kopmuş, bir toz bulutu kaplamış ortalığı... Biraz sonra yaylada, iki yüce dağ sivrilmiş... Biri küçük Ağrı, diğeri büyük Ağrı... İki geçimsiz kızkardeş, iki çetin, hırçın dağ olmuş!
Sayfa 95 - Türk Kültürünü Araştırma EnstitüsüKitabı okudu