Şimdi şaşkın ve mustarip bir nesil.. Her şeyden nefret eden, her şeyi fena gören, her şeyi karanlık gören, berbat, hasta, tedavisi imkan haricinde bir nesil..
"Sevinç ve saadetten mahrum kadınlar Türk kadınları mı?" dedi.
Hayır, hayır, hayır. Türk kadınları asla sevinç ve saadetten mahrum değildiler. Sevinç ve saadetten mahrum olanlar sizsiniz. Şimdiki kadınlar...
Siz bozuldunuz. Siz büyükannelerinize benzemediniz...
Hayatta bu çaresiz ve şefkatsiz mazilerin boşu boşuna geçişinden meydana gelen ne garip bir hiçlik, ne yok olmayı seven ve hayal dolu bir boşluk, ne belirsiz, ne sırlarla dolu bir sürat var!
Bir şezlonga uzanmış esmer ve güzel bir kız maroken kaplı bir kitap okuyor; pencereden çiçek ve kır kokuları, deniz ve dalga fısıltıları getiren tatlı bir nisan rüzgarı giriyordu.
Annemi bir meleğe benzetiyordum, bu hayal edişle melekleri düşünerek...
Kuran okuyan annemin şimdi etrafına toplanmaları lazım gelen melekleri gözlüyorum...
Ah, on beş sene evvelki çocukluk ve şimdiki ben...
Tatsız, neşesiz, muhabbetsiz, aşksız ve heyecansız, her şeysiz, boş bir hiçten daha boş geçen yorgunluk bulaşmış hayat...