işte şimdi kendi öz sözcüklerim bile bana karşı, bana karşı bir doğuruşla anlatmak istediğim öyküyü çok da yakınılmayan bir belirsizliğe bürümekte iken, bir aşkı, nasıl başladığını, nasıl bitmediğini anlatmaya kalkışacak mıyım ?
uyu benim yalnızlığım gözler uçuşan şeylerle doludur. hava uzaklaşan kaçan şeylerle. uyu benim yalnızlığım hiç örtme kapıları.
biliyorsun ki sevilen şeyler nasıl olsa uzaklaşıp gidecekler. anılar da öyle, bir gölün kıyısından geçip gidiyorsun da sanki dokunulmuyor bile gölün sessizliğine. göl anlamaz sessiz geçişleri, onun olmayan sesleri.
uyu benim yalnız gözüm, gözler terkedilen şeylerle doludur.
onların bize baktıklarını görür gibi oluruz bizim onlara baktığımız gibi oradan.
uyu benim defne aynam bırak onları bırak onları girip çıksınlar yarı açık pencerelerden
gölde kayan dolaşıcı sazlar gibi.lenirdan hen uyu benim ıslak boğazım unut yeşil lekeleri unut uzun nehirleri geçici altınlarını onların unut. biliyorsun ki nehirler altın ölülerle doludur...