"Her şeyin ölçüsü insandır. Her şey, bana nasıl görünürse benim için böyledir, sana nasıl görünürse senin için öyledir. Üşüyen için rüzgar soğuktur, üşümeyen için soğuk değildir. Her şey için birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir."
"Basit bir gramatik ifade: Satranç taşları ile dama oynayabilirsiniz, ancak 'şah' artık şah olmaktan çıkmış ve taşların önemlilik sırası tamamen değer değiştirmiştir. Dama taşları ile satranç oynayabilirsiniz, ama o zaman şah ve fili birbiriyle karıştırmak ne kadar kolaydır."
Anlam, söylemlerimizin söylediklerine yöneldiği kadar, söylemlerimizin söylemediklerine de yönelir... Anlam söylenen kadar aynı zamanda söylenmeyenin de çağrısıdır.
Dünya ve dünyadakiler bi zâtihi anlam taşımazlar. Zira anlam dış dünyada bulunan değil, insan tarafından bir yorumla bu dünyaya yüklemlenen bir değerdir.
Bir şeye değer yüklemek, o şeyin salt görülmesi değil, o şeyin artık bir şey olarak görülmesidir. Wittgenstein bu durumu "görmek" ile "olarak görmek" şeklinde iki farklı görme deneyimi olarak kategorilendirir.
Her felsefe idealizmdir. İdealizm, varlığı sonsuzda, tinde, Tanrı'da bulur. Gerçek, salt ve son varlığı, olduğu biçimiyle sınırlıda gören bir felsefe, felsefe adını almaya layık değildir.