Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Arapça'nın Türkleri Araplaştırması

Cemal Şener

Arapça'nın Türkleri Araplaştırması Gönderileri

Arapça'nın Türkleri Araplaştırması kitaplarını, Arapça'nın Türkleri Araplaştırması sözleri ve alıntılarını, Arapça'nın Türkleri Araplaştırması yazarlarını, Arapça'nın Türkleri Araplaştırması yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
. Cumhuriyet döneminde ise, din ve devlet işlerini düzenleyen kurum Mustafa Kemal zamanında laiklik ve Cumhuriyet karşıtı dinsel gericiliği engellemek ve aydın din adamı yetiştirmek için kurulan Diyanet işleri Başkanlığı'dır. Diyanet İşleri Başkanlığı, Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından sonra süreç içinde kuruluş amacından saptı ve devleti dinsel tehdit ile karşı karşıya bırakan bir kuruma dönüştü. Bugün 4 katrilyon liralık bütçesi, 100 bin camisi, 115 bin personeli ile Diyanet İşleri Başkanlığı bir genel müdürlük olmasına karşın 5-6 bakanlığın bütçesinden fazla bütçeye sahiptir. Laik Cumhuriyet, adeta kendini yıkmak için sponsorluk yapmaktadır. .
Sayfa 248Kitabı okudu
. Alevilik İslamiyet'in Türkçe konuşmasıdır. Alevilik İslamiyet'in Türkçe yorumudur. İbadetin dili tümüyle Türkçe'dir. Ama Türkiye'de okullarda İslamiyet'in Türkçe konuşması olan Alevilik yasaktır. Bırakalım Avrupa'yı, ülkemizde azınlık sayılan ve sayılmayan Hıristiyanlığın değişik yorumları olan; Katoliklere, Ortodokslara, Protestanlara, Keldanilere, Süryanilere, Nasturilere kendi dillerinde ibadet serbesttir ama, Alevilere Türkçe ibadet yasaktır. Bu ayıp da ülkemiz yöneticilerine yeter. .
Sayfa 245Kitabı okudu
Reklam
. Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı 115 bin diyanetçimiz bu kazançlardan oluşan bütçeden aldıkları maaşı kendi İslami anlayışlarına göre helal görüyorlar mı? Hani faiz haramdı? Hani gayrı-meşru kazançlar haramdı? Peki sizin maaşlarınız bu kazançlardan alınan vergilerden geliyor. Siz hiç rahatsız olmuyor musunuz? Camilerin inşaatı bu para ile yapılıyor. Bundan hiç rahatsızlık duymuyor musunuz? Devlet doğal olarak ülkemizdeki her toplumsal kesimden vergi alıyor. Diyanet İşleri'nin Atatürk karşıtı, laiklik karşıtı tavrını benimsemeyen Hanefi, ama laik yurttaşlarının size haklarını helal ettiğini sanmıyorum. .
Sayfa 218Kitabı okudu
. Türkçülük düşüncesinde, Müslüman bir Türk'le Hıristiyan veya Şamanist bir Türk arasında hiçbir fark yoktur. Farklılık, ancak ve ancak Türklüğe hizmet noktasında değerlendirilebilir. Dolaysıyla, Türkçülük düşüncesinde alevi Türkleri "farklı" göremeyiz. .
Sayfa 171Kitabı okudu
. Kendisini "Türk milliyetçisi" kabul eden bir siyasi parti, Hıristiyan olan Türk ile İslam olan Türk arasında ayrım yapar ve İslam olanı tutarsa, bu milliyetçilik değil, ümmetçilik olur. .
. Ortodoks Hırıstiyanlığa giren Bulgar ve Kuman Türkleri Balkanlar'da Slavlaşarak Türklüğe veda ettiler. Museviliğe geçen Hazar Türkleri bazı küçük azınlıklar dışında kaybolup gittiler. Peçenek Türkleri, Kıpçaklar, Kumanlar, Uzlar tarihsel süreç içinde Macarlaştılar. .
Reklam
. Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu adlı kitabında (s. 79); "Tabgaç Türkleri, Buda dini ve Çin kültürünün etkisi ile, Türk atalarının kudretli askeri vasfını kaybetmişlerdi." diyor. .
Kuteybe'yi anlattıktan sonra:
. Yüz binlerce Türkün kellesini uçuran, kitlesel katliamlar yapan, yakan, yıkan, asan, yağmalayan, tecavüz eden, köle yapan bu Türk düşmanı, insan kasabı Arap komutanı Kuteybe'yi, Diyanet İşleri Başkanı, Türkçe ibadet konusunda bize referans gösterebilmektedir. Sanki Diyanet İşleri Başkanı bir ulusal kurtuluş savaşı vererek ulusal devletini ve cumhuriyeti, laikliği kurmuş ülkenin devletinin Diyanet İşleri Başkanı değil de Suudi Arabistan'ın Diyanet İşleri Başkanı gibi düşünüyor. İşte ulusal yabancılaşma, yozlaşma ve ulusal inkarcılık bu olsa gerektir. Pes doğrusu. .
. Hem İslam'ın buyruklarının geniş kitlelerce öğrenilmesine karşı olacaksın; Arap olmayanların veya Arapça bilmeyenlerin İslamı öğrenmemesi için her türlü barikatı kuracaksın; hem de, bu işi yaptığın için Allah seni ödüllendirip, öbür dünyada cennete gönderecek. Vah zavallılar vah... Halbuki onlar öbür dünya için değil bu dünyalarının peşindeler. .
Türkçe Ezan ve Türkçe Kur'an Okunması
. Kur'an'da 12. sure olan YUSUF suresinin ilk ayeti: "–Eli Lam ra. Tilke ayat-ul-kitab-il-mubin. İnna enzelnahu Kur'anen Arabiyyaten lealle kum ta'kilün." Anlamı ise şu: "–Bunlar gerçekleri açıklayan kitabın ayetleridir. Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an olarak indirdik." Bu ayetin anlamında açıkça görüldüğü gibi; akıl erdiresiniz diye yani, iyi anlayasınız diye size Kur'an'ı Arapça olarak yani, kendi anadiliniz ile gönderdik deniyor. Herhalde Kur'an Araplara değil de başka bir topluma gelseydi onun en iyi anlayacağı dil olan kendi anadilinde gelirdi. Bu durumun anlaşılmayacak bir yanı olmasa gerektir. .
Reklam
Atatürk - Bursa Nutku
. Mustafa Kemal'in tarih kitaplarına ve Kurtuluş Savaşı Tarihi'ne; "Bursa Nutku" olarak geçen konuşması işte bu toplantıda ve bu olaylardan sonra yapılmıştır. "Gerekirse Cumhuriyet Devrimleri adına şiddete bile başvurulabileceği" şeklinde de yorumlanan konuşmasında Mustafa Kemal şöyle diyor: "Türk genci, inkılapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna ve doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılapları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket oldu mu: "Bu memleketin polisi vardır... " demeyecektir, hemen müdahale edecektir: elle, taşla, sopa ve silahla... nesi varsa onunla, kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis, henüz inkılap ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkum edecektir. Yine düşünecek: "Demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım!... diye düşünecektir. Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber, bana, İsmet Paşa'ya, Meclis'e telgraflar yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını istemeyecek ve diyecek ki: "Ben inancımın ve kanatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir!... " İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!... 5 Şubat 1933, BURSA .
. Türkiye'deki yabancılar bile bu iş için "15 yıl"da ancak olur dediler. Ama Mustafa Kemal, "Bu iş ya üç ayda olur, ya da hiç olmaz" deyip kesip attı. Ve Türk halkı çok değil tam üç ayda Latin harfleri ile, Türkçe alfabe ile okuyup yazmaya başladı. .
. Mustafa Kemal, ülkenin siyasi bağımsızlığını kazanmasının ardından düşünsel bağımsızlığının da kazanılmasının ne denli önemli olduğunun bilincindeydi. Bu nedenle din, dil ve tarih alanında bazı reformların gerçekleşmesini ulus devlet kurmanın ön şartı olarak görüyordu. Çünkü Türkler yüzyıllardır Arapça'yı kendi anadillerinin önüne çıkarmışlardı. Aydınları ve yönetenleri Arapça okumuşlar, Arapça yazmışlar. Kendi anadillerini Arapça alfabe ile yazmışlar. Müslüman olacağız diye adeta Araplaşmışlardı. .
. Annem, Arapça harflerle yazılı ama, Sosyalizm'in propagandasını yapan, Emrepyalizme, Siyonizme vs. karşı olan bu yazıları görünce; o yazıları öper ve başına götürüp niyaz ederdi. Onları kutsardı. O yazıları Kur'an yazısı sanardı. Benim solcu eğilimlerimle bu yazıların birlikteliğine anlam veremezdi. İçten içe Kur'an yazısı gördüğü için memnun olurdu. Ben, anneme o yazılarda; Sosyalizm'in övüldüğünü, gerilla savaşının, Filistin için savaşın yazıldığını vs. anlatmaya çalışırdım. Ama ikna edemezdim. O, kendisi ile dalga geçtiğimi sanardı. Hiçbir zaman da inanmadı. .
Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan 68 kuşağında Türk gençliği­nin anti-empeıyalist yumruğu idi. Onların özelliği anti-emperyalist olmaları ile birlikte tutarlı Türk milliyetçisi olmalarıdır.
Sayfa 330 - Etik YayınlarıKitabı okudu
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.