Öyle zeki ki. Anlatılan masalları hemen kapardı, hatta benimle masal diliyle konuşurdu. " Sofya Aleksandrovna, güzelim, bize bir şeyler okuyun!" Eğer bir şeyler düşünüyorsam hemen sorardı: " Niye gamlandın, Sofya Aleksandrovna?" Birisi düşmüşse; " Hadi ağlama, iyi çocuk derdi!" Bir keresinde başka bir kıza şöyle demişti:" Hadi oynasana, cadaloz!" Soneçka, ayıp öyle denir mi? diyorum, o da bana yanıt veriyor:" Ama masaldaki dede, nineye öyle diyordu."
- Komik çocuklar! Hepsi de birbirinden farklı. Bir oğlan vardı, Borya Fortunatov, korkunç bir dalavereci, düşünebiliyor musun? Kurnaz mı kurnaz. " Borya, oyuncaklarını topla!" " Toplayamam, hastayım!" " Neren ağrıyor?" " Sümüğüm akıyor..." Gurovlarda yemek yerken kuzukulağı çorbası vardı. Borya yemek istemedi. " Çorba değil, bataklık!" Yaptığı kıyaslama olağanüstüydü. Bir kere düştü ve ağlamaya başladı. " Bırak ağlamayı, ayıp!" " Hayır, ayıp değil ağırıyor, sokağa çarptım." "Tamam, geçti artık, kalk!" "Kalkamam, ölümüne düştüm." Bir keresinde de divanın altına girmişti: "Çık oradan!" " Hayır, burası daha iyi. Orası gündüz, burası gece." " Tamam, hadi çık, sen iyi bir çocuksun." " Hayır, ben kötüyüm."
- Genel olarak, diye sürdürdü. Çocukların şaşılacak derecede gözlem yetenekleri var, söylenen her sözcüğü anında kapıyorlar. Kıza beresini giydirirken," Ne güzel oturdu!" diyorum, o da "Oturdu mu? Başımda sandalye yok ki!" diyor. Aynı kız orman resmine bakıyor ve " Ormanda kurt var mı?" " Var." " Sen korkuyor musun?" "Korkuyorum." " Anya teyzem hiç korkmaz, onun dişleri demirden."
Komik şeyler.