Feneryolu’nda gölgelerle şakalaşıp yürürken
ölüm (bu kez) uysal bir köpek gibi
beni izliyordu. Ihlamur mahrem
kokuyordu. Bedenin uzağında çın çın eden
bir tramvay.5 Köpeğe dönüp bakmak
isteğiyle mi, havanın kendi merakından mı,
gözüm Arzu Apartmanı’na kaydı.
Camlardan birinde bir kadın çırılçıplak
gülümsüyordu. Utandım. Ama sanki
onun utanmasız çıplaklığından değil de
az önceki şakalaşmalarımla yakalandım diye.
Acı, ölüme mi yoksa çıplak ölümü
işaret ede ede akan şakacı
zamana mı yakındı? Kadınla
göz göze gelsek… bana, yüzünde bu müstehcen
ıhlamur gölgeleriyle gezen adama,
işaret parmağı ile, ‘gelsen e!’ dese… Beni, arzu evine
çağırsa!… Ama o; arzunun camlarından
bakan çıplak kadın, bana değil
peşimdeki köpeğe kur yapıyordu.
Gülümseyen yüzünde bir intihar
dinginliği
okudum.
5 Gönderme: A Streetcar Named Desire, Tenesse Williams.