"Kalbini açmak zayıflık demek değildir. Yardım istemek erkekliğinden bir şe götürmez. Savunmasız olduğun zaman birinden yardım istemek. Ağlayacak bir omuza ihtiyaç duymak. Hiçbir şeyin ağırlığını tek başına taşımak zorunda değilsin. Beni anladın mı? Bir şeyi tek başına yapmaya zorlanmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Senin kendini asla böyle hissetmeni istemiyorum."
"Sen Eden'la birlikte Antartika'ya gitmeden önce benim de sana seni seviyorum deme fırsatım olmamıştı. Hem de beni korkutacak kadar şiddetle." Sesi titredi.
Seni seviyorum. Seni seviyorum. June'dan bu sözü daha önce hiç duymamıştım ve şu anda kalbimi patlatacak kadar doldurulmuş, beni hiç ihtimal vermediğim kadar tamamlamıştı.
Ve eğer buradan canlı çıkacaksam, Eden'ı buradan kurtarıp onu travmanın içinden çıkaracaksam, eğer June'u yeniden göreceksem, benim hâlâ sokaklardaki o çocuk olduğumu hatırlamam gerekiyordu. Ortalığı birbirine katan o çocuk olduğumu.
Day olduğumu.
Erkek adam, kitapların arasına çiçek koymazdı. Sıkıntılarını arkadaşlarına anlatmazdı. Daniel'ın da bana geçmişte olan şeyleri anlattığı falan yoktu. Erkek adam dişini sıkar, kalbi içinde solup toz olana kadar konuyu değiştirirdi.
Bazen bir şeyi anlamak imkânsızdır. Bazen bir şeylerin gerçekleşmesinin bir sebebi yoktur.
Kaybettiğimiz ailemiz. Hayatlarımızı çepeçevre saran savaş. Çözecek hiçbir şey yok, nasılı ya da nedeni yok.
Bazen bir şeyler sadece olur.
İnsanlara neşeli tarafımı gösteriyorum çünkü bu onları rahatlatıyor.
...
Ben iyiymiş gibi davrandığımda bu abimi mutlu ediyor. Ve o mutlu olduğunda, ben de mutlu olduğuma inanabiliyorum.