Kendisi ve halkı gerçekten özgür olana kadar gülmeyeceğine yemin etmişti. Doğduğu topraklarda ölüm bile canlı kalmak zorundaydı. Unutmamak ve özgürlüğün tadını bir gün doyasıya çıkarabilmek için...
Zaten soru soranları kimse sevmezdi . Babasını da bu yüzden götürüyorlardı belki de . Neden diyordu , neden bildiklerimizi unutmamızı istiyorsunuz? Neden konuştuğumuz dili yasaklıyorsunuz? Neden bizi istemediğimiz şeyler için zorluyorsunuz?
O sabah Bazid şehirlerinde esen keskin, soğuk rüzgar kulaklara tekinsiz- kaç vakittir dedikodusu dönen , bununla beraber gerçekliğinden bir an olsun şüphe edilmeyen - bir hakikati fısıldıyordu : Aşı !
Başkasının acısı karşısında ne yapacağını bilemez ve çaresizleşirdi insan. Oysa kendi acısı, bildiği, tanıdığı bir düşmandı. Tanıdığı şey ne derece kötü olursa olsun her zaman gücü olabilirdi direnmeye.
Aşı, daha ilk sayfalardan hem fantastik hem de politik bir düzlemde okuyucusunu düşündürmeye, soru işaretleri yaratmayı başaran bir metin. Canavarı ile uyanmak, yer yer öz savunma adına şiddetti meşrulaştırmak gibi tehlikeli sularda yüzse de maalesef Ebru Ojen istediği derinliğine ulaşamıyor. Bunu Aşı’nın bir ilk kitap olmasına bağlayabiliriz ancak Ojen’i takip etmekte fayda var.
"Kendisi ve halkı gerçekten özgür olana kadar gülmeyeceğine yemin etmişti. Doğduğu topraklarda ölüm bile canlı kalmak zorundaydı. Unutmamak ve özgürlüğün tadını bir gün doyasıya çıkarabilmek için..."