”Hz.Amine, “Buyur Halime hatun,” dedi vakarla.
Serin elleriyle ellerimden tuttu. Çocuğundan önce anneye kalbim aktı. Bu ne kadar latif bir kadındı. Beni çocuğunun yanına götürdü. Ayından çok büyük gösterişli bir bebek. Üzerinde beyaz kumaştan bir giyecek, altında yeşil ipekten bir sergi vardı. Uyuyor. Yüzü ayın on dördü gibi parlak. Simsiyah dalgalı saçları taranmış bir şekilde yüzüne akmış. Uzun,siyah kirpikleri, ak süt gibi yüzünde inanılmaz bir güzellik oluşturmuş. Ömrümde ne böyle bir çocuk ne böyle bir anne görmüştüm. Büyülendim. Kendimden geçtim.
Âmine hanım şaşkınlığımı anladı. Asaletle gülümseyip dedi:
“Oğlum Muhammed (asm)…”
Bu güzel kitap Hz.Amine ve süt annesi Hz. Halime annelerimizin dilinden Efendimiz (sav)’in doğumunu, bebekliğini, çocukluğunu anlatıyor.
Kitabın bir çok yerlerinde gözlerim dolu dolu olsa da beni ağlatan bölüm Efendimiz (sav)’in annesiyle ölüm anında ki son anlarıydı. Hz.Halime annemizin ona kendi evlatlarından daha çok bağlanması özlemesi bir yana iki ayrı bu güzel bağlar kitapta her öyle şiirimsi öyle naif bir anlatımla karşımıza çıkıyor ki içinize işlememesi elde değil.
Bilirim aşk surete düşmez. Aşk gözün görmediğidir. Göze gelen aşk, kalbe gitmez. Aşk vaktin ellerinde belirir, zamanın tılsımıyla bereketlenir. Bilirim aşk, kalbin sabrıdır.