Zihnen namazın, orucun
gerekliliğini kavrayabiliriz ama tatbik etmedikten sonra bunun fazla bir hükmü yoktur. Tatbik edilecek ki ibadetten beklenen sey ortaya çıksın.
Bize verilen kalbin tatbik edeceği şey, bu tozlardan arınmaktır.Dünyaya ilişkin ihtiraslardan kaçınmak gerekiyor. Bu tabii ki dünyaya sırt çevirmek anlamında değildir. Galiba bir hadisten süzülen bir ifade var: "Insan meşgul olduğu seye benzer." Eģer nesne
ile cok fazla meşgul olmaya başlarsak bir müddet sonra biz de nesneleşiriz. Ondan bir parça haline geliriz. Çünkü yaratılan herşeyde birbirini etkileme hassası vardir. Nesne ile iletişime geçtiğimizde aramızda bir muhabbet hâsıl olur. Bütün yaratılanların bir muhabbet ile yaratıldığını biliyoruz. Bir mutasavvıf şairin söyledigi gibi:
Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammedsiz muhabbetten ne håsıl
Burada Muhammed, bütün varlığı sembolize eder çünkü Hakikat-i Muhammediye her şeyin özüdür. Dolayısıyla bütün varlık,muhabbet esası üzerine yaratılmıştır. O yüzden ne ile iletişime geçersek ona bağlanırız. Bağlanma muhabbetle alakalı bir şeydir.
Muteneffir olduğumuz, nefret ettiğimiz bir șeye bağlılık duymayız. Demek ki muhabbet aynı zamanda bir de tuzak ihtiva ediyor.
Münaferet iyi bir sey değildir ama dünyaya ilişkin seylerle fazla mesgul olmaktan münaferet iyi bir şeydir. Aynen bunun gibi muhabbet iyi bir seydir fakat amacın dişında kullanıldığında kötü bir sey olur,
Ikinci mukaddimeyi de burada noktalayalım ve yeni bölüme geçelim.
Bundan sonra Mevlâna, hakikatleri hikáye şeklinde anlatacaktır. Burada da yine sembolik bir dil vardır. Çünkü irfan dili semboliktir. Baska tüdlü anlatılması mümkün değildir.