Clara boğazında bir yumru hissetti. Yutkunarak elini markinin bacağına yasladı. "Bunu duyduğuma çok üzüldüm."
Marki başını çevirip pencereyi örten kırmızı kadife perdelere baktı. "Uzun zaman geçti üzerinden."
"O zamandan beri hiç kimseyi önemsediniz mi?"
Markinin bakışları Clara'nın kendisinin bacağında duran eline yöneldi ve sonra yukarı kalkıp Clara'nın gözlerini buldu. "Pek çok kişiyi önemsedim."
Aniden gergin hisseden Clara ihtiyatla elini onun bacağından çekti.
"Bunu yapmamıza gerek yok," dedi marki, onun eline uzanıp yavaşça demin durduğu yere koyarak. "İşler tam da ilginçleşmeye başlıyordu."
Clara'nın kalbi çarpmaya başladı. "Yalnızca acınızı paylaşmak istemiştim, lordum."
"Evet, biliyorum, bunda da gayet iyisiniz. Biraz daha fazla şey paylaşmak ister misiniz?"
Clara sesini alçalttı. "Neden bana böyle eziyet ediyorsunuz? Sanki hep başımı belaya sokmak istiyor gibisiniz. Uygunsuz şeyler söylüyorsunuz. Ya da belki söyleme şekliniz
öyle geliyor."
"Çünkü yanaklarınızın kızardığını görmeyi seviyorum."